Monday, February 26, 2007

Aşık Oluyorum Eyvah :)


Bilmiyorum daha önce söylemiş miydim? Çok sık aşık olurum ben. Yani terbiyesizce ifade edecek olursak ota boka aşık olurum.. Uzun süre aşık olmadım mı bir huzursuzluk gelir içime, sonra bulurum bir aşk rahatlarım.

Sanırım benim aşk dediğim şey bizim bildiğimiz aşktan çok bir çeşit kapılma gibi. Birine kapılıp gitmeyi seviyorum.

Sadece telefonda sesini duyduğum hiç görmediğim birine bile aşık olmuşluğum vardır. Daha önceki işyerimde iş yüzünden hergün bir kaç kez aradığım Hollanda da çalışan bir arkadaştı bu güzide insan. Sesinden aşık olmakla kalmamış, bir de telefon sapıklığına başlamıştım. Arayıp arayıp sesini duyuyor sonra kapatıyordum. Ama şapşal ben hiç gelen telefonları gösteren bir telefon kullanabileceğini düşünmemişim. Bir gün , "Sizin ordan birisi arıyor beni hep ama sanırım sorun oluyor konuşamadan kapanıyor." dediğinde beynimden aşağı kaynar sular boşalmıştı. Ama küçüktüm o zaman yaa, küçük dediysem de 22 filan yani. :)

Daha küçükken ortaokul filan Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ebülfeyz Elçibey e aşık olmuştum. Fikirleri, mücadelesi beni çok etkilemişti. Ama ben fikrinden, duruşundan etkilenmekle kalmamış, tutup bir de topyekün aşık olmuştum :) Defterlerimi onun fotoğrafı ile kaplamalar, iskambille "beni yüzde kaç seviyor" falına bakmalar filan. A şaşkın, adamcağız ülkesini savunuyor, seni de tanımıyor yüzde kaç sevebilir sence? Neyse böyle bir insanım ben işte.


Roman kahramanına, hatta romandaki robota (Isaac Asimov'un bir romanıydı) aşık olmuşluğum bile vardır, yani bir portmantoya filan sarılmışlığım eksiktir.:)

Neyse bu bir araba lafı, yeni bir aşk bulduğumu söylemek için ettim: Dr. House. Deli oluyorum adama. Yeni keşfettim. Normalde Digiturk de çıkıyor ama ben Digiturk almayı reddettiğim için (iyice bağımlı olmaktan korkuyorum.) Dr. House un DVD lerini aldım. Her gece 3 bölüm seyretmeden uyuyamıyorum.Sözkonusu sevgili doktorumuz asosyal, bir ayağı aksayan, ağrı kesici bağımlısı, (dakka başı cebinden bir hap çıkarıp ağzına atıyor.) hastanede gelen binde bir rastlanan vakaları Sherlock Holmes edasıyla çözen, ottan boktan sebeplerle gelen hastaları da azarlayıp, çok zekice ayar veren bir insan. Çok yakışıklı değil ama bir karizma var adamda demeyin gitsin. Kendisine pek yakışan ukalalığı,agresifliği, sevgi denen şeyden fersah fersah uzak görünmeye çalışması ile kadınlardaki "Bu adam benim elime düşse sevgiye inandırırım ben onu" meydan okuma duygusunu uyandıran bir adam.

Ben bayıldım, siz de seyredin diyeceğim ama kıskanırııım, kimseler seyretmesin.. :))

Wednesday, February 21, 2007

Laylayy


Bir süredir içimde bir hafiflik var. Dışımda yok bari içimde olsun diyerek mutlu oluyorum.. Şöyle ki, düşünüyorum da daha dünyada yapacak pek çok şey var yahuu. Daha gidilecek bir sürü film, okunacak dolu kitap, keşfedilecek bir sürü ilginç bilgi, bir sürü gezilip görülecek yer, tanışılacak bir sürü insan, denenecek bir sürü yeni şey, daha yaşadığım şehirde bile gitmediğim bir sürü sokak, çekilmeyi bekleyen fotoğraflar, yine çekilmeyi bekleyen kısa filmler var.. Ben tüm bu güzel olasılıkların karşısında ööylesine ataletle oturup, kiloma, işlerime mi üzülcem? Hiiiç sanmıyoruum..

Üzülmek sadece zaman kaybı, hele ki ataletle, hiçbirşey yapmadan üzülmek.. Saçmaaaa.. Saçmalık resmen. Teyteyteyy..

Niye hormonlu Polyanna modundayım bilmiyom ama iyi oldu bee..:)

Bu arada neler yaptım, projem ertelendi, kabus devam ediyorr :)

Ama bu sayede festivalden birkaç istediğim filme gittim. İyiymserliğim belki bundan..

Filmlerden "Başkalarının Hayatı" çok beğenilen bir filmdi ama bence ritmi kötüydü, insanı filmin içine çekmeyen bir temposu vardı. Bir dirhem bal için bir kilo keçiboynuzu çiğneten cinsten.

Perverts Guide to Cinema, muhteşemdi.. Zizek e hayran oldum. Bu filmde felsefeci ve psikanalist Zizek, önemli filmlerden yola çıkıp sinema ile ilgili çıkarımlarda bulunuyor ve filmlerden parçalar gösteriyor. Adam öyle güzel film okuyor ki, yıllardır bir saniyesini anlayamadığım Lost Highway i iki dakkada anlattı, resmen Nirvana ya eriştim sayesinde :))

Bir de kısa filmlerden oluşan Wholphin vardı orda da birkaç kısa filme bayıldım..

Son zamanlarda uyumaya da başladım gerçi sebebi biraz gribim.. Gribim yüzünden 22,00 de yatakta oluyorum, nasıl iyi geldi anlatamam. yatakta yatıp, günün muhasebesini yapmayı, uykuyu beklemeyi özlemişim, son zamanlarda 2 de 3 te anca uyuyordum o da sanki sızarak ve yatağımda değil.. Uyku düzeni önemli birşeymiş meğersem..:)

Rejim nasıl? Hımmm.. Immm.. Belki sonra yazarım ;)

Öper, kaçarım.

Tuesday, February 13, 2007

One Way Or Another



Daldan dala konasım var bugün..Başlayalım bakalım..
1- Sitenin bahçesinde çiçek açan bir ağaç gördüm, tepemden aşağı kaynar sular boşaldı. Normalde hayatta beni en mutlu eden şeylerden biridir baharda çiçeklenen ağaç görmek ama kış ortasında görünce fena oldum, sanki bahar sevincimiz elimizden alınmış gibi. Çok kötü çok..
2- Sevgililer günü geliyor, sevgilisizim ama nedense üzülmüyorum, içimde biryerlerde bilinçaltım üzülüyor ama bana çaktırmıyor olabilir mi? Sanmıyorum..
3- Çok çalışmak hayatımın fon müziği gibi artık canımı da çok sıkmıyor ama eskisi gibi sinemaya gidemiyorum yeni şeyler keşfedemiyorum gelecek hafta proje bitecek, hayatımı geri almayı planlıyorum. Bir hayatım vardı değil mi? Emin değilim..
4- İntihar etmek için bilekleri yanlamasına değil diklemesine kesmek gerekmiş. Wristcutters filmine gitmeyi çok istiyorum If İstanbul da, ama o gün projenin geçişi var, nere gidiyorsun hey yavrum hey.. Bu sene If İstanbul da harika filmlerin gelmesi ve benim hiçbirine gidemeyecek olmam beni delirtiyor.
Gidebileceklere tiyolar:
- Earthlings
- Bir başkanın ölümü
- Başkalarının hayatı
- Perverts Guide To Cinema (Cinema pervert ı olarak bunu kaçırmam bir felaket..)
5- O adar kitapçı dolaştım haftasonu, hiiç okunacak güzel bir kitap dikkatimi çekmedi, ben mi körüm, iyi kitap mı çıkmıyor?
6- Hep birşeylere yetişmeye çalışıyorum, hiçbirşeye yetişemiyorum. Nalet olsun.
7- Bugün yine normal yeme düzenime döndüm ama bilmiyom bilemiyom sonra neler olur, bekleyelim görelim.
8- İlaçlarıma da geri döndüm.
9- Uykum olsa da uyumamak için kendimle savaşıyorum, gözlerim hep şiş ve seyiriyorlar, ona da alıştım, vücudumda en hareketli yerim gözlerim, çok kalori yakmayı planlıyorum.:)
10- Hayat ne garip vapurlar filan :)) (Kaynak : Ekşi Sözlük)
Öperim sizi..
Ha bir de daha önce de bir post yazmıştım boş çıkmış.. Nihilist bir post olmuş..:)

Friday, February 09, 2007

Monday, February 05, 2007


Ben var ya.. Garip biriyim. Güdülerinin yönetiminde biriyim. Kendi kendisine "Öleceksin. öleceksin" diye diye yemek yemeye devam eden, hatta yemekten sonra değil yemekle eşzamanlı bunları düşünen, hatta kendini hastanelerde kolunda serumla hayal eden ama yemeye aynı iştahla devam eden başka insan var mı?
Sigara yüzünden elleri kolları kesilen ama içmeye devam edenlere çok şaşardım. Benim de onlardan farkım yok aslında. Sanki içimde denetim kabul etmeyen her tür düzenli aktiviteye gıcık olan herşeyi baltalamaya çalışan bir fitneus fücurus var. Ben onla mücadele edemiyorum.
Ayrıca bu "ya hep ya hiç" takıntısı da beni yordu. Yemeği çok yedinse ilaç da içme, hatta herşeyi bırak felsefesine gıcık oluyorum.
Sanırım kendimden çooooookkk sıkıldım.

Friday, February 02, 2007

Sırlar


















Lounge Time beni sobelemiş..
Sanırım kimsenin bilmediği 5 şey sıralama sobesi. öyle algıladım, hemen sayayım ebelikten kurtulayım :)Aslında söylemediğim de az şey kaldı.. Bakalım:
1- GO oynarım ben, üniversitede iken GO Klubüne üyeydim. Yıllarca oynadım ve çok severim. GO ne ola ki derseniz, çook eski antik bir Japon oyunudur. Strateji oyunudur ve tahtada oynanır. iki kişi ile oynanır.Kendine ait bir felsefesi vardır. Anlatmakla bitmez. Derya denizdir. İlginizi çekerse:http://www.geocities.com/mehmet2112/
2- İstanbul a ilk geldiğimde sadece 15 dakika kaldım. Haydarpaşa garında..:) Ankara da okudum ben, İstanbul da arkadaşlarım vardı, birgün aklıma esti kimseyi arayıp haber vermeden trene atladım İstanbul a geldim gece 24,00 de, trenden inince arkadaşlarımın hepsini aradım ama birine bile ulaşamadım, İstanbul a ilk gelişim, gece vakti, feci şekilde tırsıyorum, hemen 24,15 e geri tren bileti aldım ve Haydapaşa garının orda 15 dakka seyrettim İstanbul u.. Çok sevdim, ben burda yaşayım bari dedim, dediğimi de yaptım..:) Yanlız o 15 dakka için tam 20 saat tren yolculuğu yapmış olmam hoştu..
3- Maymun iştahlıyım, boyna bişeylere merak sarar sonra sıkılırım. Latin Danslarına gittim, 4 kez filan sonra hop bıraktım, spor salonuna başladım bir iki gittim sonra kaçtım, ney üflemeye başladım, ki bu çok içimde kalmıştır hala devam etmek istiyorum ama onu da bıraktım. Kısa film çekmek istiyorum bir iki denemem de var ama ondan da sıkılıp kamerayı attım bi tarafa. Böyle herşeye bir saldırma, hiçbirinde uzun süre kalmama durumum var. Ama çok sebat gösterdiğim şeyler de oluyor tabii, örnekse GO.
4- Platonik aşk uzmanıyım. Çok pis platonik aşık olurum bir aşkın tüm safhalarını tek başıma yaşar tek başıma da bitiririm. Hayalperestim.. Ha bir de platonik aşık olduklarımla mutlaka arkadaş olurum canciğer. Tüm kız maceralarını dinler, akıl verir hatta düğünlerinde oynarım. zor zanaattır, kimseye tavsiye etmem.
5- Genelde sakin bir insanım ama damarıma basıırsa feci öfkelenirim ve karşımdakini korkuturum. Ses tonum bile değişir, bu ses benden mi çıkıyor diye kendim de şaşarım.
Eveet, şimdi de ben sobeliyim: Noni ve D-Chic, Deriella ve Limonağacı nı sobeledim. Deriella sobelediğim halde bişiy yazmazsan küserim bak çok pis küserim..:)