Sanırım tarihin her döneminde bir "Eskiden böyle değildi. Daha iyiydi." tribi var gördüğüm kadarıyla. O yüzden "eskiden şöyle iyidi, böyle iyiydi." sözlerine pek prim vermemeye çalışırım. Ama şimdiki geçiş dönemimize baktığımda kendime göre bazı olumsuz şeyler görüyorum. Yazacaklarıma başlamadan önce şunu ileteyim kendimi bu yazacağım durumlardan azade, ayrı tutmuyorum. Yani ben süperim ama zaman kötü tarzı bir durum yok.
Genel bir gözlem benimkisi.
Bahsetmek istediğim şey insanların sevdikleri zaman, sevdikleri için bir bedel ödemeyi toptan reddetmeleri. Eskiden daha fazla görülen birşeydi sanki, sevginin bir bedeli olduğunu bilmek, ona göre davranmak. Ama artık sanki hiç kimse sevdiği için bir şekilde kendi isteklerinden taviz vermeye, fazla emek harcamaya yanaşmıyor. Aşık olduğunu söylüyor insanlar ama aşık olunan kişi için hiç bir özel emek, kendi yaşantısından taviz vs düşünülmüyor bile.
Başta verilen emekten bahsetmiyorum. Yani tavlama emeği, kendini ilk anlatırken biraz da heyecanla verilen emek, efendime söyliyim av-avcı olayları emeği değil kastettiğim. Birini gerçekten sevdiğinde verdiğin emek. Sevginin sürmesi için, gelişmesi için verilen. Ve kimse değişmek istemiyor karşısındaki için. Değişmekten kastım utangaç mizaca sahipken birden parti kızı olmak filan gibi kişilik değişmeleri değil. Kimse yaşam tarzından taviz vermiyor. Bunu istemiyor. Bu bir nevi özgürlük kısıtı gibi düşünülüyor. Tabii ki insanlar tüm özel zevklerinden efendim hobilerinden vazgeçsin her dakikayı beraber geçirsin demiyorum ama bir orta yol bulunabilir, seviyorsan bedel ödenebilir diye düşünüyorum.
Artık bedel ödemeye gönülsüzlüğü ben "bu dünyaya geldiysen her zevki tatmalısın, her ortama girmeli, her yerden bal almalısın." anlayışına bağlıyorum. Sanki mecburuz zevk almaya. Sanki mecburuz çalışmaya, çalıştıktan sonra türlü çeşit hobi bulmaya, oraya girmeye, şurdan çıkmaya.
Yoksa birşeyler kaçıyor, hayat kaçıyor gibi hissediyoruz.
Yoksa birşeyler kaçıyor, hayat kaçıyor gibi hissediyoruz.
Durup düşünsek aslında, dünya elips eski bir gezegen değil de, sulu kocaman kırmızı bir elma mı? Biz ömrümüz yettiğince sulu elmayı dişleyip, ölmeden bitirmeye çalışıyoruz. Elmasını usul usul yiyen yadırganıyor, acele ile, telaşla peşpeşe ısırıklar alıyoruz. Elmanın tadını seven var mı soran yok? Amaç bitirmek, aklımızda duracağına midemizde dursun.
Hayat bu mu?
Bu şekilde olunca kimse durup, sevdiği (sever gibi olduğu diyelim) biri karşısına çıktığında buna gereken önemi, emeği veremiyor. Hayat kaçıyor çünkü. Hem bu modelin daha üstü varsa ya? Bununla oyalanırken onu kaçırıyorsa? Şöyle söylemler de vardır ya, "3 senemi verdim ama şöyle böyle olmadı." O 3 sene kıymetli. Peki o 3 sene nasıl geçti? Güzelliği yok muydu? Mutlu olmadın mı? 3 sene yüzünden hayat projesi aksamış oluyor.
Hayat cidden bir proje mi? Milestone' ları olan, zamanında tamamlanmadığında sorun çıkan bir proje mi?
Hayat cidden bir proje mi? Milestone' ları olan, zamanında tamamlanmadığında sorun çıkan bir proje mi?
Daha yazacaktım ama böyle acıklı tonda yazmaya devam edemedim.. Zaten DOT umun oyunları çıkmış. Bu Cuma "Shopping and Fu..ing" e gidiyorum. Bir neşe sardı içimi. Hayat da projeymiş değilmiş şu an ..ikimde değil.
Hehehe dandik bir dengesizsin diyorsanız 1 i, yok canım normal diyorsanız 2 yi, de get diyorsanız 3 ü tuşlayın.
22 comments:
Bravvo Talis!
Yok ööle olmuyordu, şööle:
Brava Talis!:))
Ne için mi?
DOT DOT!
Daha bakıp bilet alayım diye şeyderken sen gidiyorsun bile.
Bak bakalım ilk izlenimi senden alayım.
:)
Hehe Ekmekçikız' ım vallahi aklıma geldin sen.
İlk izlenimleri taze taze seninle paylaşıcam söz.. Bir de en öne oturmayı başarırsam tam süper olacak. :)
Yoksa davetiye filan mı kaptın?
Bak, aklından da geçmişim hazır, götürüverseydin ya, beni de...
The Arsız DOTcu!
O sondaki arsız benim, yanlış olmasın. Talep halindeyim yaa!
:P
hehehe yok valla Ekmekçikızcım. Davetiye bulmadım. Organizasyonu da arkadaşlarım yaptı. Benim hiç katkım yok yani :)
DOT muhabbetinizi bölüp post ile ilgili bir yorum yazmaya niyetliyim. (veya "sizi ciddiyete davet ediyorum.")
Eskiden/yeniden tartışmasına tümüyle zıt yönlerden yaklaşılması mümkün; kimi Hesiod'un bile bu konuda mızmızlandığını söylerken, kimisi apokalips'ten, ahirzamandan bahseder ve kendince makul çözümlemelere girişir.
Bu yorumu zırvalayan kişi kendisini [kısmen] ikinci grupta görüyor. Humanizmin (insancılık) tetiklediği "insan odaklı" dünya görüşü bizleri rasyonalizm, realizm güzergahında götürdükten sonra pozitivizm/ materyalizm son durağına götürdü, karşımıza da nihilizm manzarasını koydu. Bu bol -izm'li cümlelerin meali şu: Artık sadece BEN var insan için, EGOsu, ENEsi, yani içindeki o sürreal gerçek düşman ipleri eline almış halde, işte de, aşkta da, beşeri münasebetlerde de hep BEN var. Ve, benim güzel Talisman'ım, BEN diye başlayan cümleler, duyulan içsesler insanı asla goğru veya güzel olana yönlendirmezler.
Battığımız egoizm foseptiği kendimizi kainatın merkezi sanmamızı fısıldıyor.
Çamurdan yaratılan bu melun yaratık ise kendisini ayartmaya çalışan hiç bir uyarıcıya karşı koyamadığı gibi, bunu aklileştirip legalize etmek için can atıyor.
Zafer EGOnun.
Sen kaybettin Talisman.
Bari DOT seni mesıd etsin.
talisciim, bir üst model bulma umudunun yanında, bir de sütten ağzı yanma durumu var bana kalırsa. yani insan bedel öderken kendini kötü hissetmiyor da, sonrasında ben bunu bunun için mi yaptım diyebiliyor. bir nevi elma şekerini yiyip elinde kazığı kalınca gözünü açma hali olabilir. ha, bu ne kadar doğru tartışılır elbette. sonradan kafaya kakılan fedakarlık ne kadar fedakarlıktır? insan geçen zamana acır talisman, çünkü her ne kadar hayat bir proje olmasa da (tamamen öngörülemezliğinden ve hazırlıksız yakalanmadan dolayı), zaman değerlidir. zamanın getirdiklerinden bir şeyler öğrenenler için en fazla zarardan kâr etti denebilir bence.
virgilius'a da bir sorum var (yorumun yorumu gibi olacak ama idare edin artık): ben demeden nasıl sen der insan? ya da biz? egosantriklik doğuştan getirdiğimiz bir şey. büyüdükçe düşünmeyi öğrenirsek yavaş yavaş üzerimizden atmamız mümkün. tam tersi de mümkün elbette. yani özellikle son yazımda bol bol kullandığım "ben"den sonra gocundum düpedüz virgilius. ondan bu kadar telaş etmem:)) "ben" bir durak olabilir, olmalı. öyle olsun.
e bu kadar ben ben diye insanları bencil olmaya şartlarsa düzen olacağı bu.
en son babalarımız döneminde aile erkeği cinsi de bitmiş. geriye kalanlar kelaynak taklidinde. etrafımda ne kadar hatun varsa misal, boşadı kocaları, attı safraları, çocuklarını da büyütüyo pırıl pırıl evlerini de geçindiriyo.
ilişkiye emek vermek de bir yere kadar.
en son şu dersen şuna bas, bu dersen buna bas cümlesine de bayıldım, biline.
Cevap hakkı doğduğu için yazıyorum, Talisman ve tayfası kusuruma bakmasın lütfen:
JoA, senin atıfta bulunduğun 09.11.2009 tarihli postunla beşbin defa kullandığın "ben" kelimesiyle, Talismancığımın bu metinde değindiği "ben ve içeriği" tümüyle farklılık gösteriyor. Huxley buna 'sözcüklerin simyası'der, nasıl 'man' kelimesi hem insan, hem erkek anlamına geliyor ve bu ikisi hem tümüyle farklı hem de tümüyle aynı şeylerse, "ben" de o şekilde ele alınabilir. Buraya kadar zırvaladığım ve sana demagojik gelen bu anlatım, Yunus'un dilinde "bir ben vardır bende benden içeru" şekline bürünüyor işte.
Çooook fazla uzatabilecekken kısa keseyim ve şununla bitireyim: Istırap verici uzunlukta olduğu kadar aydınlatırken büyüleyen, her ikinizin de okuduğunu bildiğim "Aşk Üzerine... (veya "Alper'e": İkinci Bölüm)" başlıklı postumda açıkladığım noktaları,
Talisman "kendi ben'ini aşamadığı için" kabul etse de kendisine ve ilişkine uyarlamak istemiyor, çünkü eğer olumsuz olarak uyarlama gerçekçiliğini ve dürüstlüğünü gösterirse canı acıyacak, ama argumanlarıma karşı çıkamadığı için isyan ediyor,)
sen ise JoA, kavram karmamaşı içine kısılmış, o yazıyı ve muhteviyatını unutmuşsun. Alpere 2 ve bir kaç post daha, aslında her 15 günde bir okunmalı!
Güya uzatmayacaktım...
Virgilius um iki gözüm,
Sana çok gıcık oluyorum. :) Çeşit çeşit gıcık olma var tabii. Birine gıcık olursun, çok sinirlendirir bu seni, birine gıcık olursun, iğrenirsin, birine de sırf
sana hatırlamak, düşünmek istemediğin şeyleri hatırlattığı için gıcık olursun. Tahmin edebileceğin gibi son gruptasın. Biraz düşünüp asabımı
bozmuşum sonra da ne güzel geyiğe vurmuş, unutmuşum, ne diye gelip "ciddiyete davet ediyorsun?" :) Hehe gıcık olduğum sebepten dolayı seni seviyorum da. O ayrı.
Şimdii, ben tabii ki biliyorum "BEN" imi aşamadığımı. Zaten başta da diyorum ya, kendimi yazdığım şeylerden azade tutmuyorum. Bu tabii ki bir
"angst" yaratıyor. Ve ben ne yapabileceğimi bilmiyorum. Kendimi sınırlanmış hissediyorum. Beynimi sınırlanmış ve zehirlenmiş hissediyorum. Temizlenmeye nerden başlarım bilmiyorum. Bu ahval ve şerait altında kişisel temizlenme çabam nereye kadar varabilir onu da bilmiyorum. Şu cümlen çok güzel: "Humanizmin (insancılık) tetiklediği "insan odaklı" dünya görüşü bizleri rasyonalizm, realizm güzergahında götürdükten sonra pozitivizm/ materyalizm son durağına götürdü, karşımıza da nihilizm manzarasını koydu." Evet doğru, bana nihilizm artı hedonizm göz kırpıyor muzipçe, en sevdiğim bağlandığım da onlar oldu çook uzun bir süre. Ben geçiş döneminde olduğumu düşünmek istiyorum. Eskisinden farklıyım. Evet kaybettim ama şimdilik. Off off.. Gıcıksın azizim, gıcıksın.
Joa' cım,
Üst modeli bulmak ve sütten ağzı yanmak durumu tabii ki çok farklı. Sonuçta sana eziyet olmuş bir ilişki yaşadıysan, karşındakinden ciddi manada ikrah ettiysen, herşeye de acırsın anlarım. Aslında bu durumu çok da yaşamadığım için ahkam kesmek istemiyorum. Aslında kastettiğim karşındakini insan gibi değil de bir paket gibi düşünme durumu. Yani sana verdikleri ve vermedikleri ile.
Virgilius' un dediğine gelince, kendi de söylemiş ama burda kastettiğiyle senin o enfes yazındaki "Ben" tamamen farklı. İkincinin lehine bir farklılık. :)
Öperim.
Nalan,
Merhaba, hoşgeldin.
O kocalar büyük ihtimalle bedel ödemedikleri halde karılarının yanlarında kalacağını sanmışlardı. Şimdi de yönlerini bulamamış olmaları kuvvetle muhtemel. :)
Sevgiler.
Virgilius 2,
Hayatım, megalomanlık, "ben" i aşma maceramızın neresine tekabül ediyor? :))
Fırsat çıkmışken ben de sana bir iğne batırayım değil mi? Öyle kuru kuru olmaz.
Öpüyorum seni.
sevgili talisman,
o kocaların yönlerini bulamadıkları konusundaki varsayımın tam 12'den vuruyor gerçekliği.
o kocaların icra borçlarını karıları ödemişti şimdiye kadar, artık bundan sonra ne halt ederler bilemiyorum.
üzüldüğüm tek bir nokta var biten bu ilişkilere dair. o da çocukların " bu benim babam " diye gururla gösterecekleri bir namzetleri kalmadı artık geriye :(
sevgiler.
Nalancığım,
Böyle dann diye konuya girince yanlış anlaşılabilir, yine de göze alıp diyeceğim ki, bırakalım çocukları babalarıyla ilgili kararları kendileri versinler. Annelerinin babalarıyla yaşadığı olumsuzlukları çocuklardan uzak tutmaya çalışalım.
Anneler ve babalar birbirinden ayrılır, ayrı düşer.
Çocuklar baba ve anneden ayrı düşmesin ya da en azından düşürülmesin.
Sevgiler.
Güzelim Talisman'ım, biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz. Sonuçta hepimiz aynı kirli havuzda hayatta kalmaya çalışan balıklar değil miyiz?
diğer konuda, John Milton'un (Devil's Advocate-Al Pacinonun canlandırdığı karakter) sözlerini hatırla:
"Vanity, definitely my favorite sin."
son olarak bana gıcık ol ama sevmeye devam et :P
Ben seviyorum seni ulan :-)
sevgili ekmekçikız,
kesinlikle haklısın. zaten annelerin yaşadığı olumsuzluklar çocuklara mümkün mertebe yansıtılmıyor.( en azından benim çevremde) ama benim kastettiğim babaları ne kadar kötülemesen de zaten kumaş belli. çocuklar baba namzetleri konusunda bizim gibi şanslı değiller demek istedim.
sevgiler.
nalan
Sevgili Nalan ve Ekmekçikızım,
Baba konusu derin. Babasızlık zor o kesin. Ama ben sadece ölümden doğan boşluğu biliyorum. Olup da cibiliyetsiz olması kesin daha acıdır. Ekmekçikızcım, sana katılıyorum tabii ki anne baba çekişmesine çocuklar asla sokulmasın. Çocuklar da anne babalarının ilişkisini kişisel almasın zaten. Ama cidden babada karakter zayifeti varsa herkese ilişkilerine de yansır sanırım. Yine ahkam kesmiyim ama ben. :)
Öpüyorum ikinizi de.
Virgilius' um,
Tamam ulan! Ayrıca vanity ne koyiim sana bişey olmasın.
Sevgiler.
deneme bir kiii asdız yorum bırakılma şeysi oluyor mu bunun?? yayınlanırsa oluyor demektir eheh:) amma yazmadan edemiycim yazını çok çok beğendim talis hep yaz sen daha çok yaz;)
OK, ben hiçbir şey anlamamışım bu yazıdan demek ki:)
Hello! My name is Martha Jones . loan companies
Hey! Sandra Whittemore . payday loans
Post a Comment