Tuesday, January 08, 2008

Yok, yok..


Az önce arkadaşım "Sinema" dergimi getirdi aşağıdan.. Abone olunan dergiler gelmiş, Sinema dergisini her gördüğümde önce bir seviniyorum sonra beni hiç bir zaman tam tatmin edemediğini düşünüp biraz bozuluyorum. Hep ilgimi az çeken filmlere sayfalar ayırıyor.. Yorumlar az.. Genel havası tam içime sinmiyor. Yine de alıyorum, sonuçta Sinema işte ne kadar kötü olabilir ki?
Masamda sular var içip bitirdim çöpe attım, her gün bir sürü pet şişe harcayıp küresel ısınmaya katkıda bulunuyor içimi rahatatıyorum. Kıyamette payım olsun istiyorum bunu anlamak zor mu?
Akıl hastanelerini düşünüyorum. Küçükken en korktuğum şeydi. Delirmekten korkuyordum deli gibi.. Şimdi korkuyor muyum? Hiç sanmam, delirecek kadar iyi biri değilim, rezilce korkularım, rezil hesaplarım var hayata karşı benim de.. Küçümsediğim hiç bir insandan farklı değilim. Ben de "free will" i ortalama bir evde yaşayabilmeye, yiyeceklere, geçinme anksiyetesi olmadan yaşamaya tercih etmiş bir faniyim. Üstelik tatsız bir şekilde durmadan şikayet edebilme yetimi de kaybetmeden.
Tercihini yaptın sen, daha ne ağlıyorsun? Yoksa hem bu saydığın güvenceleri hem de özgürlüğü aynı anda mı istiyorsun? Aptal olma küçük dostum. Pek çok şey olabilirsin ama kafası çalışmayan biri değilsin.. Küçük anlamsız korkuların, sınırsız Oblomov'luğunla yine de özgür olmayı isteyemeyeceğini biliyorsun sen de.. Derdin günün avunmak değil mi? Peki seni avuturum ben. Bu zamana kadar farklı birşey de pek yapmadım. Delice avunma isteğin yüzünden pek çok saçmalığa imza attım. Değdi mi diyorsun? Bir de gülüyorsun haa, dalga geçiyorsun. Öyle olsun, seni avutmamayı da başarırım belki birgün, niye asıldı ki suratın? Bunun için bu konforlu kendine acıma sığınağından çıkman mı gerek? Bazen kafan da çalışmasa keşke diyorum, bunu da anlıyorsun çünkü ama yine de birşey yapmıyorsun. Hani anlamasan, hissetmesen de seni bu keyifli "kendine acıma- iri laflar etme- Genç Werther' in yandan yemişi gibi hissetme- acılı platonik aşlar (ama kimse böylesini yaşamamıştır)" keyifli salıncağında bırakabilsem istiyorum. Yok huzursuzsun. Her şekilde huzursuzsun. Seni kandırsam bir türlü kandırmasam bir türlü.
Neyse şimdi akşama yetiştirmem gereken işleri yapacağım, sonra? Sonra? Sonra? Sonra? Bilmiyorum. Sonra belki deliririm. Yok delirmem..
(-Başa döndük gördün mü? -Yine avuttum ama seni farkettin mi? -Nasıl? -Belki sonra deliririm diye düşünmek hoşuna gitti.. -Hımm evet ama delirmeyeceğimi biliyorum, eve gidip yemek yiycem en fazla.. -Sen adam olmıycaksın. - Biliyorum :) - Gülmee, hadi bak işimizi bitiremezsek mesaiye kalırsın. - Mesaiye kalırsak delirir miyim? :) - Sussssss)

8 comments:

EKMEKÇİKIZ said...

Sinema dergisiyle ilgili hislerim seninkilerle aynı. Yine de Film Total vb. daha az hoşuma gittiğinden vazgeçemiyorum. Rastlayabilirsem -her yerde bulunmuyor- Altyazı aldığımda bazı dosyaları ve eleştirileri zevkle okuyorum.

Delirme, delirme!!

:))

Everfever said...

delir delir, iyi gelir :)

miso said...

Salim miydin? Salim miyiz?

heheheh

marruu

Öykücü said...

Bu nasıl yazı be.Muh-te-şem.

Yazya hayran olan bir ben miyim? Okuduğumdan beri aklımdan çıkmıyor.

Sevgiler..

gülçin said...

içinden bunlar ve trenler geçen kafanı seveyim talis, çok güsel olmuş. hem daha delirme dur, daha yapacak işlerimiz var.

sevgiler

Lilium Bosniacum said...

deeelir! deelir! :D yok yok delirme ben delilerden korkarım :D

sessiz balik said...

ben de hayran oldun yazıya
öykücü sordu diye söylemiyom
gerçekten süper yazmışsın

özgürlüğü seçip, kendinle didişme gereğini kaybedip ,ortamı bu yazılardan mahrum bırakacaksan seçmesen mi acaba? ama sen belki özgürken daha ne biçim yazılar yazarsın ,seçsen mi acaba ?

Anonymous said...

kendinle olan dialoglarına bayılıyorum talis yaaa....
inanılmaz iyisin bu konuda....


hani önüne yazıp verseler bu kadar iyi aksettirezsin bize emin ol ....

bu nasıl bir şey böyle yaaaa