Sunday, February 22, 2009

ÇİRKİN








Kendimi bildim bileli kendimi çirkin hissettim.


Küçükken oldukça güzel bir çocukmuşum, çocukmuşum diyorum çünkü ben hiç kendimi "güzel bir çocuk" olarak hatırlamıyorum. Sadece milletin ilgisinden deli gibi bunaldığımı hatırlıyorum. Millet beni boncuk moncuk gibi sıfatlarla sevip sıkıştırdıkça bunalıyordum. Hatırlayabildiğim 5-6 yaşlardan bahsediyorum. Mesela bir kez eczaneye kendi başıma gitmiştim, iki kişi vardı bana öyle ilgi gösterdiler öyle sevdiler ki eve geldiğimde hüngür hüngür ağladım. Taciz maciz de değildi yani, bildiğin "aa ne güzel çocuksun" muhabbeti. Nefret ederdim.




Hele de klasik kadın oturmalarına gittiğimizde yaşlı kadınlar illa da beni torunlarına alırlardı, gerçek gibi korkup annemin kucağında deli gibi ağlardım, bunlar gülerlerdi. Minicik çocuğu ağlatmak hoşlarına mı gidiyodu bilmem. Ya da ben neden ağlıyordum o da muamma..Şimdi bakıyorum mesela kız çocuklarında genelde bir eda, bir işve filan oluyor. Kadın olmaya daha hazırlar gibi. Ben en hafif deyimle yabaniydim. Ve güzelliğimden zinhar haberim yoktu.




Sonra ergenlik geldi. Hemen gelişinde babamı da kaybettiğim için (11 yaş) ergenlik benim için tam bir kabustu. Kabustan öte birşeydi yahuu. Bence vampir mitini, kurtadam hikayelerini bu yüzden seviyorum. Çünkü ergenlikte vücut tam da kurtadamın dolunayda değişmesi misali değişiyor. Vücut aniden büyüyor, kıllar fışkırıyor, narin bebelik hatları ergenlik hatlarına dönüşüyor, (erkeklerdeki ses değişimine girmiyorum bile, erkek arkadaşlarımız tatillerden başka birinin (kesinlikle korkunç biri) sesine sahip olarak gelirlerdi.) ve tabii daha dipte başka değişimler de oluyor. Ben üstelik erken girdim ergenliğe ve regl filan hakkında da hiçbirşey bilmiyordum. İlk olduğumda bütün bir gece ağladım çünkü ayda yedi gün değil, tüm ömrüm boyunca artık kanayacağımı sanıyordum. Bir tür kan çeşmesine dönüşmüştüm. Ne kadar ağlasam azdı. (Öğrenince çok rahatladım tabi.)




Ergenken gerçekten çirkinleştim çünkü çocukken şirin, sevimli gayet olumlu algılanan tombulluk, ergenlikte affedilmez bir günaha dönüşmüştü. Kendimi zaten güzel hissetmeyen bir çocuk olarak üstüne bir de başkalarının gözünden kendime bakınca gördüklerim beni dehşete düşürdü. Tombuldum, sivilceliydim üstüne üstlük ailem saçlarımı kısacık erkek traşı şeklinde kestirmeye ısrar ettiği için kızdan çok bir erkeğe hatta bir nazi subayına benziyordum. Nazi subayına benzemem biraz da asık suratlı olmamdandı. Asla gülmüyordum, toplum içinde güleceksem elimle ağzımı kapıyordum, çünkü bir tane yamuk dişim vardı. (Bu yamukluğu görmek için büyüteç filan gerekiyordu ama olsun ben biliyordum.) Bu müthiş ciddiyet de aslında biraz çekingenliğimi ve yabaniliğimi öreten bir zırh gibiydi. İşime geliyordu, gereksiz samimiyetden beni alakoyuyordu. Erkeğe benzemem de zamanla hoşuma gitmeye başladı, zaten üçüncü kızdım ve erkek olsun niyetiyle dünyaya gelmiştim. Erkek olmak her açıdan avantajlıydı hem de ailem mutlu olacaktı. Böylece bir tomboy- erkek Fatma moduna girdim. Ortaokulda erkekleri dövdüm, (erkekler daha gelişmemiş, kavruklardı.) kızsal görünen herşeyle dalga geçtim, Stephen King romanlarından korkunç detayları kızlara zorla anlattım, dinlemek istemeyip kulaklarını tıkadıklarında bağıra bağıra anlatarak onları kovaladım. Kısacası Amerikan filmlerinin "freak" motifinin tüm özelliklerini üstümde taşıyordum. Din hocası ile acaip münakaşalara girişiyor, "Neden kadın peygamber yok hocam?", aynı zamanda tüm yazılılardan önce okuyup üflüyordum. Veli toplantılarında "Çok şahsına münhasır bir çocuk" denildiği için ailemin kafasını karıştırıyordum. Bütün bunlar olurken kendimi olağanüstü çirkin hissediyordum. Hatta kız zaten değildim de, insan olduğum bile şüpheliydi.




Üniversite geldi sonra, ben değiştim. Bir kere ilk kez çok sevdiğim arkadaşlarım oldu. Benim gibi insanlar vardı, onları bulmuştum. Kendimi daha iyi hissediyordum. Zaten "freak" i "nerd" ü bol bir üniversitedeydim. Yine kendimi çirkin hissediyordum ama o kadar da değil, hafiften aklımdan "lan yoksa kız olabilir miyim ben" gibi fikirler geçiyordu. Kadın zinhar değil. Kadın olmak aklımda yoktu. (Kadın- kız ayrımını zardan yapmadığımı zaten biliyorsunuz varsayıyorum. Yani kendimi insan hissetmiyodum dediysem soğan gibi hissediyordum da demedim, şükür.) Ama kabul edilebilir gibiydim işte. Bakımsız olduğum kesindi. Çünkü tomboyluk iliklerime işlemişti. Genç kızların default sahip olduğu ya da annelerinden çevrelerinden gelen bilgiler bende yoktu. Herşey de üstümde eğreti duruyordu sanki. Çok da üstünde durmuyordum. Bir erkeğin beni beğenebileceği aklımın ucundan geçmiyordu. Savaşı kaybetmiş değildim, savaş alanına hiç girmemiş, girmeyi hayal bile etmemiştim. Tabii platonik aşklarım vardı ama onlar başka birşeydi. Hayata tutunmamı sağlayan ülküler gibilerdi. Onlar da insan- erkek filan değildi zaten. Çok güzel hayallerdi. Hayal de her zaman benim besinim olmuştu. Cinsellik olarak düşünürsek her kendine dönük insan gibi cinselliğimde kendime dönüktü ve ne yalan söyleyeyim kendi kendime epey iyi vakit geçiriyordum. Hatta tek eşli bir nimf' tim diyebilirim. Eşim kendimdi.


Besin demişken yine şişmandım. Ama aslında balık eti denip geçilebilecek derecede olan şişmanlığımı ben balina seviyesinde görüyordum. Yani bence süper- ultra filan şişmandım. Şimdiki gözlerimle o halime baktığımda biraz sarsak, bakımsız ama pekala güzel bir genç kız görüyorum. Ve sevilesi birşey. Ama o zaman şimdiki gözlerime sahip değildim, daha genç ama çok daha acımasız gözlerim vardı. Ve sevilesi olmak mı? Hayır.. Ben o zaman devamlı olarak arkadaşlarımın beni neden sevdiğini sorguluyordum ve diken üstündeydim. Beni neden sevdiklerini bilmediğim için, ne yaparsam sevmekten vazgeçeceklerini de kestiremiyordum. O yüzden tedirgindim. Aslında regl olduğumda ilk korkumdan sonra devamlı kan boşaltmayacağımı öğrenmiştim ama içten içe her gün o kan benden boşalıyordu sanki. Evet vampir filmlerini bu yüzden de seviyorum. "Inside my shell, I wait and bleed" . (Aynen öyle, Virgilius :))


Sora İstanbul' a geldim. Zaman geçti. Benim kendimi algılayışım yavaş yavaş değişti. Tam nedenini bilemiyorum ama hemen olmadı bu. Belki gittiğim psikologun ve psikiyatristin yardımı oldu, (ilkinin olduğunu sanmıyorum ama) ya da yuttuğum antidepresanlar mı? Bilemiyorum. Belki genel olarak hayal dünyasından kopup gerçek dünyanın ortasına düşmem etkili olmuştur. Çünkü 9-6 çalışan biri istese de istemese de gerçek dünyanın ortasına düşer, yara alır almaz bilemem ama bu diyarda "function" etmek istiyorsan ister istemez düşeceksin. Bir tür "Wellcome to the machine" hikayesi. Ben de uyandım işte, biraz kendimin farkına bir de cinsiyetimin farkına vardım. Ve gözlerimi açınca gördüm ki, ulan kadın olmak az buz zor değilmiş, az buz haksızlık yapılmıyormuş bu kadın denen cinse. Kadın denmesinden bile ar ediliniyormuş. Bayan filan gibi olaylar varmış. Anlayacağınız yıllar sonra bir cinsiyetim olmuştu ama bu cinsiyet pek parlak bir cinsiyet değildi. İnanılmaz şeylere katlanması beklenen, bunlara katlanan, dişini sıkan üstelik bunu içselleştirmiş bir cinsiyet. Hiç hoşlanmadım bundan. Size garip gelir belki ama gerçekten hayal dünyamdayken bu kadar ayrımcılık olduğunun farkında değildim. Kendimi cinsiyetsizleştirmekle meğer bir bildiğim varmış benim.. Sonra bir ayrımcılık neferi oldum bildiğiniz gibi.

Ama konuyu dağıtmayayım çirkinlikten gidiyorduk. Yolun biryerinde çirkin algım değişti benim. Kendimi basbayağı güzel hissetmeye başladım. Ama bu arada yine belki anti depresanlardan, balık etinden gerçekten de balinaya geçmiştim. Yani geçmiş illüzyonumu gerçek kılmıştım. Ama garip olan bu halimde iken kendimi beğenip sevebilmem oldu. Şimdi genelde yaptığım gibi kilo=çirkinlik dersek, Kendimi üniversitede iken hissettiğim kilodayım yani çirkinlikteyim fakat şimdi de hissettiğim kilo o zamanki kilom, yani o zaman hissetmem gerektiği kadar güzel hissediyorum. Karışık oldu ama anladınız değil mi olayı? Gerçekten hayat komik..
Bu bir mutlu son gibi değil ama. Artık hayatın bölüm bölüm olduğu sanrısına kapılmıyorum. Birşeylerin başlayıp bitmesinden ziyade birşeyler kişiliğimize, bize ekleniyor diyebiliriz. Yani değişiyoruz ama önceki versiyonlarımız hep bizimle. Yarın daha önce hissettiğim şekilde hissedebilirim. Yani bedenimle sorunum kalmadı desem de, iki gün sonra fotoğraf çektirmek istemiyorum diyebilirim. Sonrasında yine rahatlayabilirim. Yine yabani olabilirim, yine cinsiyetsiz hissedebilirim. Fakat eğer bir durumda iken daha iyiyi deneyimlemişseniz, o durumdan çıkmanız daha kolay. Böyle birşeyi deneyimlememişseniz ise çok zor. Yani kah çirkinim kah güzelim ya da hem çirkinim hem güzelim ve iyi ki de bir bedenim var. Hepsi bu.