Friday, December 25, 2009

Aşk üç kişiliktir!


Aşk gerçekten üç kişiliktir ama bu üçüncü kişi başka bir insan- rakip filan manasında değil.

İki kişi aşık olduğunda üçüncü bir kişi, bir persona yaratırlar. Bu ilişkidir. Gerçek bir insan gibi doğum tarihi, karakteristik özellikleri, belirli tepkileri, sıkıntıları vardır.

O yüzden aşk bittiğinde hissedilen ölüm acısıdır aslında, yaratılan persona ölmüştür, gerçek bir insanın ölümü gibi yıkıcıdır, aynı acıyı verir.

İlişki sırasında taraflardan biri kendi varlığını bu persona içinde eritti ise, yani kendini yok edip o personada yaşamaya başladı ise ayrılık o taraf için iyiden iyiye acı vericidir, iki kişi birden ölmüştür. Kendisini yeniden var etmeye uğraşması, parçaları birleştimesi ve yeni bir insan yaratması gerekmektedir devam etmek için. Bu yaratılan insan genelde eskisine benzemez.

Eğer her iki tarafta kendini yok etmediyse ayrılık gerçekleştiğinde ortaklaşa yarattıkları üçüncü şahsa ağlarlar ama diğer duruma göre kolay atlatır, kendi benliklerinde devam ederler yollarına. Ama bu, kendini ilişkide öldürüp de sonra yeniden yaratmak zorunda kalan insandan daha iyi durumdadırlar anlamına gelmez asla.

Her iki tarafta bu üçüncü varlıkta kendi varlıklarını yitirirlerse aşk hiç bitmeyebilir. Buna tasavvuftaki kendi benliğini aşk içinde eritme gözüyle bakarak yüceltedebiliriz ya da kendi benliğini korumayı beceremeyip ortaklaşa yaratılan garabet bir hünsa üzerinden hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar gözüyle bakarak yeredebiliriz.

Belki her ikisi veya hiçbiridir.

Tuesday, December 08, 2009

Endişeli Peri' nin Mimi


Sevgili Endişeli Peri mimlemiş beni. Endişeli Peri özeldir. Bir yazısını okuyunca arşivine daldırtanlardan. Sağolsun beni düşündüğü için. Hemen ciddiyetle cevapladım. Virgilius gibi oturup violence güzellemesi yazmadım yani. (Canım benim) :)


1. Şu an okumakta olduğunuz kitap nedir? Kısaca konusunu anlatır mısınız?


Şu anda birden fazla kitap okuyorum. Kitaplar evin çeşitli yerlerine dağılmış durumdalar ve yerlerine uygun zaman dilimlerinde okunuyorlar. :)

Yatağımın başucunda "Kadının Evrimi" var. Yazarı Evelyn Reed. Daha çok antropolojik bir kitap, bana hiç bilmediğim şeyler öğretiyor. Mesela ben hep insanlar önce ensest yaşamıştır sonra çocuklar filan yamulunca değiştirmişlerdir diye düşünürdüm. Alakası yokmuş aksine kan bağını geçtim aynı klan içinden bile erkeklerle kadınlar beraber olmuyormuş, anca klan dışından. "Bizim mahallenin kızı" kavramının kökü baya bir eskilerde imiş. Yamyamlık tabusu da çok ilginç mesela, eski çağda insanlar yamyam olduklarının farkında değillermiş çünkü bizdeki gibi bir insan-hayvan ayrımları yok. Totem hayvanları ve kendi klanlarının içindeki insanlar "insan", klan dışı insanlar ve totemleri olmayan hayvanlar "hayvan". O yüzden klan dışı bir insan yediklerinde hayvan yediklerini düşünüyorlar. İşte böyle ilginç şeyler anlatıyor, daha başlarındayım, bakalım neler öğrencem daha. Kendimi yavaşlatıyorum ki hemen bitmesin. :)

Tuvalette "Anaerkillik ve Kadın Hakları" var. Erich Fromm' un. Hastasıyım kendisinin. Bu kitap hakkında daha ayrıntılı yazacağım.

Salonda hep oturduğum köşenin yanındaki sehpada "Cinsellik ve Cinsel sapmalar" var. O da Erich Fromm' un. Biraz dağınık bir kitap ama güzel. Cinsel sapmaların kökenlerine iniyor. İlginç saptamalar var. Genel olarak sevdim.

Normalde hep böyle kurgu olmayan şeyler okumam, kurguyu severim. Ama bu dönem böyle denk geldi.

Bir de her daim okuduğum kitaplar var benim. Özel işlevleri var. Diyelim canım çok sıkkın mesela sevgilimle kavga ettim, gece, uyuyamıyorum, gözler ağlamaktan şiş, hemen gider "Küçük Prenses" i alırım. Sara' nın babasının öldüğü yerlerde gene ağlarım, sonra Hintli Beyefendi' nin Sara ile Becky' ye hazırladığı odayı okurken dalar giderim. Rahatlatır beni.

Ya da diyelim hem üzgünüm hem çook öfkeliyim, böyle "tüm köyü yakasım" var, o zaman Carrie' ye gidiyor elim. O da beni içindeki şiddetle yatıştırıyor. İstediğim şiddeti okuyunca belki köyü yakmış kadar oluyorumdur kim bilir. Stephen' cığım da sanırım kitabının şiddet mastürbasyonu olarak kullanılmasına bozulmaz. :) Yanlız sevgilimle kavga edip, Carrie ye uzanırsam sevgilim için çok hayırlı şeyler olmaz sanırım. :)

Bir de kendime kızdığım iradesiz bulduğum zamanlar Oblomov' u okurum, özellikle sonunu, yani razı olduğu hayatı. Beni bir dürter bu. Gerçi bazen de aşırı kendine acımaya yol açıyor ya da tüm Stoltz' lara kıskanma ile karışık öfke hissettiriyor ama iyidir genelde etkisi.

Öylesine tekrar tekrar okuduğum kitaplarsa, Günlerin Köpüğü (Boris Vian), Demian ve Bozkırkurdu (Herman Hesse) , Catcher In The Rye (Salinger), Mahmut ile Meryem (Elçin), Yalnızız (Peyami Safa)

Aslında daha da vardır aklıma gelmeyen, kitaplarımı paso tekrar okurum ben.


2. En son aldığınız kitap?
İşte şu an okuduklarımı aldım en son.


3. Şimdiye kadar aldığınız kitaplar içinde en sevdiğiniz hangisidir?

O kadar değişen birşey ki. Birini ayırmak zor. Evdeki tüm şişeleri toplayıp depozito parasıyla aldığım "Thor" (çizgiroman), en sevdiğim değil ama alınca en sevindiğim kitap olabilir. (Yaş 11 )


4. Bir türlü bitiremediğiniz, bitirseniz de sizi illallah ettiren kitap hangisidir?

Tristram Shandy. Olmadı olamadı, ne özgün olması ne türünün tek örneği olması işe yaradı. Konusuz kitap okuyamadım a dostlar :) Yine de umutluyum, belki bir gün..


5.Elinizdeki kitap bitince okumayı düşündüğünüz kitap nedir?

İdeefixe deki listemi koyayım, tembellik edip :)
Başkalarının Acısına Bakmak- Susan Sontag

Değiştirmek İçin Video Gör, Filme Çek, Değiştir -Derleme

Demiryolu Çocukları -Edith Nesbit

Hayatımızdaki İnce Şeylere Dair- Ahmet İnam

Leziz Sırlar- Işık Polater

Sahilde Kafka -Haruki Murakami

Tekinsiz- Chuck Palahniuk

Toplumsal Aklın Eleştirisi- Jan Spurk

Uygarlık Tarihi- Server Tanilli


Bir de Robinson' a gidebilirsem, Summer Crossing (Truman Capote) ile A Maggot (John Fawles) ı alcam.


Öperim.