Tuesday, February 09, 2010

Drama Queen mi PolyAnna mı?


O kadar deriin bir drama queen lik pratiğim var ki, sağlıklı bir şekilde bundan kurtulmanın yolunu bir türlü bulamıyorum. Henüz bu pratiğin ilk senelerindeki toy bir bunalımist gibi "ay uçlarda yaşıyoruum" demek istemesem de, maalesef uçlar gerçekten beni çektiğinden, drama queen likten kurtulayım derken Polyanna ya yakalanırım diye korkuyorum. Ki herkes bilir ya da bilsin o Polyanna denen yumurcaktan ölesiye tiksiniyorum. Başkalarının acısından kendine mutluluk çıkaran bi tipsiz gibi geliyor bana. (Bu arada Virgilius'cum "Başkalarının Acısına Bakmak" 'ı sonunda okuyorum, iyi gidiyor.) Ne zaman şöyle bir rahatlamak istesem, bi mola almak istesem, "biraz da iyimser olalım, değişiklik olsun" desem, bu tip bana karşıdan sırıtıp el ediyor gibi geliyor. "Gel, gel aramıza, seni bekliyordum, burda herkese yer var. " filan diyor böyle karamela gibi yapışan bir ses tonu. Amanın bir panikliyorum. Benim kafamdaki "dark side" bu Polyanna' nın diyarı işte. Çok dindar birine şeytanın çağrısını düşünün işte Polyanna ' da benim şeytanım.
Bu böyle beni çağırınca hemen kurtulmak için aklıma kötü şeyler getiriyorum. Ya da "Dur Poly, ben bi Haneke filmi seyredip geliyorum, 7. Kıta mesela" diyorum, bunun bir suratı asılıyor. "O zaman gelmezsin ki" diyor, ama üzülemiyor bu şapşal "Kill Bill' i seyredip, estetik şiddetle kendinden geçmenden iyidir" diye gülümseyiveriyor ışıl ışıl, gel de sıkma boğazını.
Şaka bir yana cidden ne yapacağımı bilemiyorum bazen. Ortayı bulamıyorum. Ne zaman kendime güzel şeyler düşün diye telkin etsem hemen gözüme yogistler, ohhhmlar, "öbür yanağını uzat" lar, "bak elin ayağın yerinde" ler geliyor. Böyle bayık bir dünya. Öldüresiye sıkıcı ve sahte. Tabii ki ciddi ciddi inanan ve hakkıyla bu işlerin içinde olanları dışarda tutuyorum. Özür bile dilerim onlardan, bok atıyorsam kıskançlığımdan bile derim. Ama bu işe giren ve acaip sahte olan üstelik en kötüsü sahte olduğunu farketmeyen insan çok. Mesela bir tandığım var Reiki Master, ileri seviye yani ama ben bile anlıyorum ondaki psikozu, nasıl diyim reikinin felsefesi olarak anlatılan her hasletten uzak biri. Kötü biri anlamında değil tabii ama anlaşılıyor işte, birşeyler sahte. İçe sindirilmemiş, eğreti durmuş. Böyle bir garabet olmak istemiyorum.
Birinin çıkıp, "Yavrucum iki iyimser düşünmekle, istemediğin bir dünyaya dalmak, abartmak zorunda değilsin" demesi gerek bana. Kendim diyorum anlatamıyorum.
İşin özeti kendim kalarak iyimser olmak istiyorum ama bunun yolunu bilmiyorum. İyimser bir kapanış yapacak olursak, (bak gene) bulurum be bir yol.
Ne Drama Queen ne Polyanna, yaşasın tam bağımsız Talisman.

10 comments:

EKMEKÇİKIZ said...

Kraliçem, en doğrusunu buyurmuşsunuz:
Yaşasın tam bağımsız Talisman, yaşasın!
:)))

tavsan said...

Yavrucuum, abartmak zorunda degilsin. Ben bizzat kendim tanidigim en Pollyanna insanim, yani en fazla benim kadar olabilirsin bak dusun bi, ki ben bile romantizimdi zittiri pittiriydi pembe gozluktu isinden hoslanmayan bir insanim. Kaldi ki aslinda bazi alanlarda gayet de romantigim. Ayrica reiki vs.ye inanmayan ama biraz bilim felsefesi ve bilimin ne mene birsey oldugunu ve olmayabilecegini bilen bir bireyim; yani hepten karsit degilim hicbirseye ama herhangi birinin benim gozumde bir reiki master olabilecegini de mumkun gormuyorum misal.
Arsivimi kaldirdim ama bi dusun yani, bence en kotu ihtimal benim gibi olursun (bunu da kotu bulmayacagini umarak yaziyorum ama hadi hayirlisi:).
Bu arada Kill Bill'leri gecen gene seyrettim; gerci gene bir kisminda gozumu kapadim ama bu sefer azdi kapadigim kisimlar - bu sanirim 3. seyredisimdi. Muhabbetleri ve estetik dovusme sahnelerini seviyorum da oyle kol kafa kopartma kesme bicmelere bakamiyorum, bakmak istemiyorum ben.

guguk kuşu said...

salınımlarla yaşamak zordur, bilirim. bi uca savrulursun kafan dan diye çarpar, o hızla kendini alamaz öbür uca çarparsın. bu böyle giderrrr, ama yavaş yavaş salınımların hızı azalır, daha bi az kuvvetle çarparssın karşı duvara. sonra çok uçlara değmeden salınırsın yani salınım genişliği azalır (fizik dersi gibi oldu ama). ve sonunda tam ortada, dengede durursun. eh buarada aldığın darbelerle çok şey öğrenmişsindir. iyi salınımlar

No More Virgilius said...

Güzelim Talisman'ım,
Senin seneler evvel siktir çekip "züğürt tesellisi" olarak dalga geçtiğin Bhagavad Gita, insanın durulmasını, aydınlanmasını ve bunun sonucunda dingin bir huzuru anlatır.

***
"Zihnini duyularının egemenliğine terk eden kişi, fırtınaya tutulmuş bir gemi gibi savrulup durur.
Bu yüzden duyularını tutkulardan ve nefretlerden arındırmak için tüm gücünü kullan ve bu büyük aydınlık içinde yaşa.
Zihnini duyuların fırtınasından kurtarmış olan kişi, karanlıkta uyanıp ışığı görür. Başkalarının gündüzü onun için gecedir.
Nasıl bütün sular denize akar ama deniz hiç taşmazsa, ruhu durulmuş kişi de istek duyar ama bu isteklerden etkilenmez. Oysa tutkulu kişiler için bu böyle değildir.
Kendisini tüm tutkulardan arındıran, hiç bir şeye bencilce sahip olmak istemeyen kişi, kendi varlığını aşar ve sonsuz bir huzur bulur."
***

Bu, polyannacılık değildir. İçinde mazoşizm de barındırmaz.

Bırak elindeki "Başkalarının Acısına Bakmak" kitabını da şu 80 sayfalık masterpiece'i oku diyeceğim...

tavsan said...

Simdi satasmak gibi olmasin, gayet artniyetsiz bir bicimde soruyorum; butun isteklerden ve duyulardan arinirsan geriye kalan sen mi oluyorsun; ne oluyor? Istekleri kontrol etmek, onlarin kolesi olmamak baska birsey ama tutkularindan tamamen arinmak aslinda kendini baskalastirmak, kotu hissetmemek ugruna kendini uyusturmak olmuyor mu?

JoA said...

"Yavrucum iki iyimser düşünmekle, istemediğin bir dünyaya dalmak, abartmak zorunda değilsin" oldu mu :-P

o drama queen'in de bacakları itinayla kırılır icabında. tabii ben o sırada o modda değilsem :S

zihni örer said...

Selam,
Aradığınız değeri, yitirdiğiniz yerde bulursunuz.
O yere birkaç dalgalık çember çizersiniz. Her çember içinde tarama yapar, bulamayınca bir diğer çembere geçersiniz.
Anlıyorum, melankolik benzeri durumların çemberi geniş olur, karanlık olur. Asıl olan yol bulmak değil midir ki? Öyleyse alanın aydınlatılmasını beklemek yerine, kendi gözünüzün önünü aydınlatırsınız, o küçük aydınlık sizinle birlikte yürürken, bir de bakmışsınız ki, deniz görüldü:)

Biliyorum, yuvarlak sözler mum ışığı kadar aydınlatmaz ama, en azından mum için iyi bir vazo olabilir.
Aydın bir insanın hayat karşısındaki pozisyonu, tıpkı fizik kuralları gibi boşluk kabul etmez. Hayatın en temel dayanaklarından üçü:bir iş+bir eş+ortalama kültür...
Dikkattt:ortalama kültürün alkolü kitaplar (ya da en az bir diploma), mezesi herhangibir sanat dalı...

İşte o zaman herşey TOZPEMBE:)

Travis and Tyler Durden said...

Sonunda ölüm olan her yer sıkıcıdır yapacak bir şey yok Talismancıım. Yapacak pek birşey yok zira bunu idrak ettikten sonra ney yaparsan yap, yanı başında her daim ölümün nefes aldığını hissedeceksin. Pesimist yahut depresif olmak olmak için yeterli bence. Ama ölüm de kendini bi bok sanmasın. İstediğim an ölürüm kimse karışamaz. En azından ben istersem bana bağlı zamanı. Ya da bilmiyorum. Ölüm denen şey kelime olmaktan çıkıp ciddi bir gerçeklik hali olduğunu algılayınca insan sapıtıyor. Anlamı kalmıyor hakkaten hiç birşeyin o vakit. Bir de maalesef bunu bir kere hissetmek yetiyor. Ondan sonra tüm hayatın boyunca ara ara bunu hep hissediyorsun adını koyamasanda. İşte o hissediş anları tanımsız oluyor, dibe vuruyorsun. Polyanna'nın ve ölümün amına koyim kısacası...

Talisman said...

Ekmekçikızcım,
Sağol canım benim. Hepimiz yaşayalım :)

Tavşan can,
Bilmiyorum ki, eğer senin kadar Polyanna olacaksam olabilirim, öyle saçma bir anlamsız iyimserlikte görünmüyorsun. Bununla yaşayabilirim hehe.
Kill Bill e gelince boşver bakama zaten, biz bakıyoz da ne oluyor, kafanda gereksiz bir sürü görüntü.
Öperim..

Guguk Kuşu,
Hepimize iyi salınımlar o halde efenim. :)
Bebiş nasıl ne zaman katılıyor aramıza :)

Virgilius, canım benim, okurum o 80 sayfalık masterpiece i hiç sorun değil ama ben henüz tutkularımdan ayrılmaya hazır değilim, pek istemiyorum da. Tutku seviyorum. Duyan da her akşam tutku dolu işler yaptığımı sanır. Halbuki az önce bir paket çekirdek çitledim ve birazdan da bi portakal soycam en fazla Hustler da biraz takılırım tutkusal olarak :) Sahi sen nası sürekli porno seyredebiliyosun? Ben sıkılıyorum yaa.
Neyse konuyu dağıtmayalım, henüz tutkularımdan ayrılmaya hazır değilim. Beni zorlama Virgil.

Tavşanım again,
Boşver işte züğürt tesellisi hehehehe

Joa' cım,
Kır vallahi kır bacaklarını :)
Bu arada ben de olsam aynı yorumu yazardım, yani yazdığımı tekrar yazardım.Hehe

Zihni bey,
Hoşgeldiniz sizi gördüğüme çok sevindim. :)
Olayı harika formülize etmişsiniz çember metaforu da pek isabetli olmuş gerçi Hafif Abi nin mekanında çemberlere biraz sayıp sövdük ama meramınızı pek güzel anlatmışsınız.
Gene gelin efendim. :)

Travislen pek sevgili alteregosu,
Hoşgelmişinizz..
Şimdi dediğin manada ölümü pek hissetmedim ben, ölümü pek düşünmem daha doğrusu moral bozukluğum ölümlülükten kaynaklanmaz genelde. Son yazımda yazdığım gibi ölüm bir zamanlar beni etkileyen kendine çeken de birşeydi. Şimdi değişti birşeyler ama ölümle şu anki ilişkimi tam da kestiremiyorum. Hımm..

Gokyuzu99 said...

Merhaba, blogunuzu tesadüfen keşfettim. Çok duru, akıcı bir üslubunuz var. Keyifle okudum, okumaya da devam edeceğim, eğer gerçekten bu sefer son değildi ise. :)