Monday, June 22, 2009

Snuff

Milliyet gazetesinin internet sitesine lanet olsun.
Lanet, lanet lanet olsun..
Şiddet pornografisi ne demekmiş cümle aleme gösterdiler.
Lanet olsun.

14 comments:

No More Virgilius said...

Kubrick ile Guantanamo arasında ne kadar ince bir çizgi var değil mi...

O çizginin üzerinde gözle görülmeyen ama varlığını bildiğimiz minicik bir kelime var; "kurgu" yazılı.

Dr. Moreau'nun Adasını hatırla, vahşi ucubelerle dolu o adadaki altın kuralı: "Kan Yok!" Çünkü bir damlası bile yeter devamının gelmesi için, ve sonra Metallica haykırır şarkısında; "Blood will follow blood."

Seks bir meta, kan ve şiddet birer meta, gözyaşı birer meta...
İyi de para var bu işte, laf aramızda.

Noni said...

Aynen sana katılıyorum canım dün izledim o videoyu ve kanım dondu, resmen tansiyonum düştü kendime gelemedim bu kadar vermelerine ne gerek var ki :( bir de fotoyu da başta olduğu gibi verdiler sonra mozaiklediler, daha neyi nasıl yapmaları gerektiğini bile tam bilmiyorlar!

Talisman said...

Sevgili Virgilius,
Haneke yi düşünüp duruyorum ben. Ne namuslu insanmış, ne kıymetli insanmış. Adam kurguda yapmadı şiddet pornografisi, yapanları da aşağıladı, çok güzel eleştirdi. Ama bunlar çıkıp kurgu değil gerçek hayatta bunu yapabiliyorlar.
Hani şu gelecekçi (futuristik) distopyalar var ya(dot tiyatrosunun kürklü Merkür ü gibi) artık gerçek olabileceğine ciddi inanıyorum. İçim sıkışıyor yahuu. Ve evet blood will follow blood.
ve bu medeniyet nasıl ince bir yaldızdır, ne kolay kalkar, alttaki kan görünce vahşileşen insan ne çabuk su yüzüne çıkar. Ulan binlerce yıl. Yuh beee.. Bu insan ne böyle bee, ne öğrenmez etmez türmüş. Cinsini ..ikiyim yaa.. Uff..

Nonicim,
Evet, dediğin gibi korkunçtu. Ben de tüm akşam aklıma geldikçe ağlayıp durdum. Öfkeliyim. Olaya ayrı öfkeli, yansıtanlara ayrı öfkeliyim. :(

Sağolun arkadaşlar.

JoA said...

çok acayip hissediyorum kendimi şimdi. dün videoyu seyretmiş, kendimden beklemediğim bir soğukkanlılıkla karşılamıştım. belki de işyerimde izlediğim için kendimi kasmıştım.

ama kendi adıma daha vahim bir "belki"m var, onu da burada itiraf edeyim: birkaç yıl önce türkiye'deki bütün gazetelerde çarşaf çarşaf ve küçücük siyah bantlarla güya kamufle edilmiş çırılçıplak ıraklıların fotoğrafları vardı. altlarında da bilmek istemeyeceğimiz kadar detaylı açıklamalar... sabah işyerine gidip gazeteye bakakalmış, kendimi tutamamış okumuştum. en az 1 hafta geceleri kabus gördüğümü, aklıma geldikçe ağladığımı hatırlıyorum. kazıklı voyvoda hikayelerinin bir başka versiyonu yaşanıyordu siber çağda. bence insanın insana yapabileceği en büyük zulümlerden birisiydi. öldürmekten daha ağırdı. ve belki de ben "vahşet" deyince orada kaldığım için nida olayında "en azından ölmüş de kurtulmuş" diye düşündüm. ıraklı esirler yaşadıklarıyla yola devam etmek zorundaydı çünkü. tabii canı sıkılmış birkaç kişi tarafından öldürülmezler ya da kendilerini öldürmezlerse...

elbette ki "hangi vahşet daha büyük" tartışması yapmak niyetinde değilim. ama hissettiklerim bunlar, yalan yok.

bunu bize neden izlettirdiler? ölüm pek çok şeyi meşrulaştırıyor çünkü. ve "haber değeri" olan olaylar, gözünü kan bürümüş insanı "gazeteci" kılığında çıkarıyor karşımıza. kan çıkmazsa para yok. peki ama biz neden izledik? çünkü şikayet etsek, milliyet diyecek ki "video otomatik açılmıyordu, izlemeseydiniz kardeşim". meraktan izledik, belki bir insanın son anlarının nasıl olabileceğini görmek için izledik, belki içimizdeki hayvana engel olamadığımız için izledik, belki de sadece bize sunulduğu için izledik. kill bill'i izlediğimiz gibi mesela.

ve çok haklısın talisman, medeniyet incecik bir yaldız. ve her yaldız gibi sahte.

Talisman said...

Sevgili Joa,
Benim aklıma aslında yazdıklarından şu da geldi: hani Irak lı esirleri gördük ya, tüm çıplaklığıyla bize gösterdiler, o zaman belki bizim daha az acı şeylere tahammülümüzü otomatikman arttırmış oldular. Ya da benzerine. Yani kanıksatmak gibi. Şiddeti izleye izleye kanıksadık belki. İlkinde çok acı çektik saonrasında hislerimiz daha az acı verdi bize, bunu onlar yaptı işte, gazeteciler. Bence böyle bir şey var. Senin için değil de genel olarak diyorum.
Ve evet, oraya o video yu koyarlarsa izleriz, hiçbirimiz masum değiliz, ve evet içimizde bir hayvan var, çok kolay yoldan çıkabilecek bir hayvan. Ama medeniyet onu zincirlemek için var ama o da kazınınca, normal insanlardan canavarlar yaratılıyor işte. En klişe örneği naziler. Hepsi mi canavardı bunların? Normal insanlardı ama biri içlerindeki hayvanı serbest bıraktı üstelik tahrik ederek. Yoldan çıkmaya hepimiz çok yakınız ama bizi yoldan çıkarma adına bilerek ya da bilmeyerek yapılan herşey, şiddete bir çentik daha atıyor.
Masum değiliz ve bu acı veriyor..

JoA said...

aynen aynen aynen. tam dediğin gibi, kanıksıyoruz ya da eşiğimiz yükseliyor. diş ağrısı çeken birinin baş ağrısına daha kolay direnmesi gibi. gazeteciler ve politikacılar... şimdi de nida'yı cia mi öldürdü diye soruyorlar?

sanırım aradaki çizgiyi vicdan çiziyor sevgili talisman. geçenlerde bir haber vardı: adam yıllar önce tecavüz ettiği kadını bulup af dilemiş. affedilecek bir şey olduğunu sanmıyorum bunun, o ayrı. ama gözümün önüne çete halinde dolaşan gençler geldi. filmlerde de olur hani. birkaç kişi hırsızlık yapmak ister mesela. içlerinden bir ya da ikisi vicdanına sığdıramaz. ama uzun süre karşı da koyamaz. hem mahalle baskısı hem de suçun/günahın tatlılığı olsa gerek. fakat hep onların vicdanı sızlar sonradan. ve nedense hep onlar çilli, gözlüklü, şişman, kekeme, ürkek vs. olurlar:)

medeniyet denen şeyi boşverip vicdana sığınmalı sanırım.

Talisman said...

Ya ben o tecavüz haberine de gıcık oldum biliyor musun? Yani demek istediğini tabii anladım da.. Haklısın da. Mesela "Fatmagül ün suçu ne " de de vardı o çocuk.
Ama o herife gıcık oldum gene de pişmiş kelle gibi sırıtıyodu, kadına da yıllar sonra olayı tekrar yaşatmış. Ben olsam şikayetçi olurdum gibime geliyor. Zamanaşımı filan zıkkımına uğramamışsa, zaman aşımı da nedir yani? Benim canavar daha yüzeyde sanırım Joa, Hamurabi abiye daha yakınım. :)

JoA said...

hamurabi bana da uyar (kısmen de olsa) :))

JoA said...

ahanda habere bak talisman, hammurabi calling :))

not: yazının konusunu da amma saptırdık:S

İstanbul Kağıthane'de, birayı döktüğü için eşinin bıçakla kovaladığı 3 çocuk annesi genç kadın, balkondan atladı. Vücudunda kırıklar meydana gelen kadın hastaneye kaldırılırken, eşi gözetim altına alındı. komşular, G.K'nin eşi tarafından balkondan atıldığını öne sürdü. İsmini açıklamayan bir bayan, "G'yi eşi aşağıya itti. Elinde bıçak da vardı. Bizi de tehdit etti" diye konuştu. Polis, olayla ilgili soruşturma başlattı.

No More Virgilius said...

Canım Duygusalım Sulugözüm Talisman'ım,
1860'larda şair Baudelaire, çıkardığı dergide şunları yazmış:
"Günü, ayı ya da yılı ne olursa olsun, herhangi bir gazeteyi açıp da herhangi bir haberin herhangi bir satırında insanın sapkınlığının en ürkütücü izlerini görmemek imkansızdır. Her gazete, ilk satırından son satırına kadar bir dehşetengiz olaylar silsilesinden başka bir şey değildir. Savaşlar, işlenen suçlar, hırsızlıklar, cinsel sapkınlıklar, işkenceler, prenslerin,ulusların ve insanların tek tek kötülükleri; tam anlamıyla bir vahşet orjisi. İşte, uygar insanlar her sabah öğünlerini yemeğe bu iğrenç iştah açıcılarla başlıyorlar."

İronik olan şu ki, Baudelaire'in bu satırları yazdığı dönemde gazeteler henüz fotoğraf basmıyorlarmış...

Artık tepki gösterme yeteneğimizi kaybediyoruz, bir üst level'a atladık: tepki gösterme yeteneğimizi kaybettiğimiz için tepki gösteriyoruz...

Talisman said...

Joa cım,
Bu tabii ki tam Hamurrabi lik. O adamı alacaksın....
Ama benim bir de şöyle bir teorim var, adamları bu hale getiren biraz ataerkil kültürün kadınları bu kadar teslimiyetçi yapması. Şimdi bunu anlatmak uzun bundan bi post yazayım ben , bak ilham oldu. Ama özetle demek istediğim insanoğlu karşısındakini ezebiliyorsa ve ezilen de buna izin veriyorsa gitgide sapıtan bir tür. Yani kadın tepki vermedikçe veremedikçe erkek burda kendini aşıyor. Sınır koyma sorunu var. Evet evet bunu yazayım ben..

Virgilius'um,
Bu dediğin şey beni çok ürkütüyor biliyor musun? Bakıyorsun her çağda bir "bu devir çok kötü, eskiden böyle değildi, kötüye gidiyor." söylemi var, ya insanlar eskiyi iyi hatırlıyor, her şekilde yeniden korkuyor ya da düzenli bir şekilde corrupt oluyoruz. Dipsiz kuyu gibi insanın kötülüğü.
Tepki gösterme yeteneğimize ağlamamız ise söylemek istediğime cuk oturmuş. Mesela ben bu yazıyı Nida nın başına gelen üzerine değil, başına gelenin algılanışına ağıt olarak yazıyorum. Hofff..

Everfever said...

Şiddeti kanıksadığımız konusunda katılıyorum, ama "eskiden daha iyiydi, gittikçe daha kötüye gidiyor" diye düşünmek bence bir yanılsama. İnsanoğlu her zaman şiddet konusunda hayvandan beterdi. Her zaman bu konuda aşağılık ve gözü dönmüştü. Antik çağın en "medeni" ülkesi Roma'yı ve Colosseum'u bir düşünsenize. Bir festival süresince bir arenada herkesin gözü önünde katledilen 10 000 insan ve 12 000 hayvan olduğu bile kayıtlı. İnsanlar kan görmeyi her zaman seviyordu.

Bu arada hayatımda hiç snuff izlemedim, izleyemedim, izlemek istemedim.

Talisman said...

Ever'ım hoşgeldin öncelikle, özlemişik.
Snuff izleyemezsin zaten Ever'ım, piyasası var onun, adamlar milyon dolar veriyor gerçek snuff filme. 8mm filminde işliyor bu konuyu. Mide bulandırıcı bir takım zenginler deli para veriyor buna. İğrenç yav.
Gitgide kötüye gittiğimiz illüzyon mu bilmem, medeniyet ufaktan bir taraftan ilerlemiş olabilir, Roma ya göre özellikle. ama bilmiyom ya, belki dediğin gibi ne ilerliyoz, ne geriliyoz, her dönem aynı soyun bokuyuz. Nalet olsun..

FUNdy said...

Kendini korumak asla kotu degildir ote yandan bir reddedisi icermeyecek sekilde olmasi aklimizin sagligi acisindan daha dogru olandir bence...Sizi acitan birseyler varsa, olan seyler sizi uzuyor ve sizde sefkat uyandiriyorsa pekcok insanin unuttugu seyleri hissedebiliyorsunuz demektir...Ben size mutlaka Pema Chödrön okumanizi onerecegim...mutlaka...Start where you are diye bir yaklasimi vardir mesela...o anda hissettiginiz seyleri kabul ederek onunla birlikte bir adim sonrasina gidebilmekten bahseder...Derindir coook derin...Bilirsiniz bu konularin dinle alakasi yoktur mesele bazi seyleri size hitap edecek sekilde cozumleyebilmektir, iste Pema okumak ve o felsefeyi anlamak boyle bisidir. Selamlar, Funda