- Gidesim var, kimin yok ki?
- Bir arkadaşım rüyasında intihar ettiğimi görmüş, suya atıyormuşum kendimi ama ölmüyormuşum. "Beni sinir ettiğinle kalıyorsun" dedi, çok güldüm, o nedense çok gülmedi, etkilenmiş rüyadan. Rüya yorumlarına baktık, intiharı zor bulduk ama kötü bir yorum çıkmadı Allahtan..
- Ben intihar edemem ki, Polyanna kadar olmasa da seviyorum yaşamayı. Gerçi hep bir "ölsem şu an, şu dakka" hissiyatım da vardır ama o başka birşey. Emniyet sübabı o, nasıl anlatsam..Yani ayıp olacak ama "intihar mastürbasyonu" o, gerçeği değil, sadece rahatlatıyor. (eyvah keyword analizim çıldıracak)
- Hep buraya rock tır punk tır şarkılar koyuyorum ya, müzik konusunda çok da elitist değilim aslında, Türkçe pop da dinliyorum arada, özellikle radyoda. Mesela Ebru Gündeş in "Hayatta başarılaaar diliyoruuum" şarkısını dinliyorum süper eğlenceli, arkadaşlar arasında da durup dururken birden "Hayattaa başarılar diliyoruuum" şeklinde uluyorum, şaşkınlıklarını görüp eğleniyorum. ha bir de Özcan Deniz in, "vuslat olmadı amanın kısmet değilmiş" filan temalı acıklı bir şarkısı var onu dinliyorum. Bir de absürdler var mesela "Sevişme Onlarla" diye şarkı var düşünebiliyor musunuz? "Peki sevişmem onlarla, ya bunlarla sevişebilir miyim? Peki şunlarla?" Tövbe yarabbim tövbe..
- 9-6 çalışan bir adrenalin bağımlısıyım. Isnt that ironic? Bu sonuca şöyle vardım, işte bir kriz ortamı olduğunda bir güneş gibi doğuyor, sorunları çözüyor, ordan oraya koşup işleri hallediyorum ama ortalık sakinken gayet uyuz bir çalışanım. Bana "bu iş ne zamana biter Talisman?" cümlelerine karşı anlamsız anlamsız bakıp "bilmem" diyorum, "Bitti mi" dediklerinde hırrlıyorum. Hırlamak çok rahatlatıcıdır. Tavsiye ederim. Tabii yöneticilere değil. :)
- Maximum poşet taşıma kapasitem 1, yazıyla bir. Bazen de sıfır. Elimdekileri hep bir yere bırakıyorum. İki poşetim varsa birini bir yerde bırakıyorum. Bazen de tek poşetim varsa onu da bırakıyorum. 3 poşet? Felaketim olur ağlarım, hangisini kaybettiğimi kestiremem başta. Natural born bir leylayım.
- Sinema yazısı yazasım var toparlayıp yazamıyorum, yazayım, ferahlıktır.
Hayattaaa başarılarrrr diliyoruuuummm.. :))
24 comments:
Buz gibi havada yorganın içine girip uyumayı severim.
Ya da bir ağaç gölgesinde yüzüne rüzgar vururken üzerinde battaniyenle uyumak.
Ama en çok soba ya da şömine önünde üzerinde ince bir battaniyeyle uyumak.
her yerde, her şekilde, itinayla uyunur.
Taliscim,
Dışarısı güneş ve üstelik sıcak iken, neden yorganın altına giriyorsun?
Ayy!
Sıcaktan fenalık geldi, lafına bile dayanamıyorum.
Su altına girmek tek çözüm!
:))
Bu kriz ortaminda superman olup sonrasinda uyuz uyuz calismak (hatta calisir gibi yapip calismamak) var ya, nasil beni anlatiyor bir bilsen! Hayir normalen stresi de hic sevmem ben, aslinda stresliyken calisamam. Sadece bir takim soz konusuysa ve pratik sekilde cozulebilecek islerse yapabiliyorum o supermanligi sanirim. Kisaca tembelim. Ve degisemiyorum, cok rahat geliyor ya tembellik, cok kisa vadeli dusunuyorum hep noolcak benim sonum? bohuuu:( :))
Öykücü'm,
Naaber kopyacı ehehe :) Ben de öyleydim bu arada, şaka yapıyorum :)
Hımm ağaç gölgesinde uyumak süper olur herhal ama soba yanında uyuyamam sıcak olurum, battaniye örtemem kaşındırır ehehe sorunlunun tekiyim :)
Öperim.
Everfever,
Sen böyle deyince aklıma işte sabahladığım zamanlar geldi, direk kitabı yastık yapıp uyursun, pek de tatlı olur :)
Ekmekçikız,
Eksik ifade etmişim yatak çok serin olacak, yorgan da ince ve serin birşey gibi düşün. Hani yeni yıkanmış serin çarşafların içine girersin yüzünü sürersin böylee soğuk soğuk, o şekilde.
Bu arada böyle fantezi kuruyorum ama hiçbir yorganı 10 dakkadan fazla üstümde tutamam :) Kışın buz tutarak kalkıyorum yataktan :)
tavşan ım,
Bilmeden yarana basmışım, ya ben de işte tarif ettiğin gibiyim, çare ne ki? Bilmem. Sen bulsanaa, bana da söyle bak ben çare bulmaya da üşeniyorum :))
emniyet sübabı meselesi var ya hani, şu an şu dakika ölsem meselesi. aynısından bende de var sanırım ama sen bunu böyle söyleyene dek fark etmemiştim bendekinin ne olduğunu...
ya o diil de talisman...
sana feci halde sempati besliyorum ben. şimdi bunu söyliycem de ne alaka diyceksin. şöyle açıklim...
blogunda yazdığın şeylerin hemen hepsini okudum iş aralarında canım sıkıldıkça moralim bozuldukça...
o arada hep içimdeki şöyle dedi "aaa ben de.. ben de yahu.. ben de.."
sanırım oradan gelen bi şey bu...
güzel, sen devam et yazmaya.
hiç tanınmadan çılgınca seviliyosun :)
uykukonuşunu bilmem ama ben tam bir poşet manyağıyım deli gibi alışş vceriş yapar ellerim kollarım hatta dirseklerime kadar poşet poşet eşyayı bir tanesini unutmadan kaybetmeden eve gelir sonra itina ile tek tek açar barkar takrar poştlerim yada katlayıp kaldırırım severim bişiyler taşımasını okulda öğrencilik (üniv. ona keza)
stajda hammallık askerde malumunuz tüfenkler vs
alışkanlık oldu sanırım boş gezemem öyle sallana sallana
"hayatta basarılar diliyorum" dinliyorsun benim ege cubukcu'dan "bir gün"üme laf ediyorsun. hııh:P
bir gün ama bir gün burda olmadığım bir gün mutlu olabilirim...
bence senin derdini ege anlatıyor. ama aslında gitmek de bir moka yaramıyor. aman oyle işte. senin zaten gitmelik kendinden kacmalık bir durumun da yok benim için. yok beğeniyorum talisman hanım sizi. bir görüşemesek de;)
öpüyorum falan filan
o soğuk çarşaflara dolanmak kedi gibi..hımmm.
o yumuşak yatak sendromu kendimi çaresiz hissettiğimde oluşuyor çaresiz..
şimdi yapacağım şey.. temiz yatağıma girip, beyaz carsafimi ustume cekip hayal kurarak uykuya dalmak, serin ve deliksiz bir uyku çekmek :)
cok ozledim yatagimda uyumayi...
en kötüsü kışın ortasında erkenden sıcacık yatağından kalkıp buz gibi yollara dökülmektir.. hatırlatayım çok yakında bu günler gelecek :S yaz bitiyooor
Ayyy Sherlotte,
Tanınmadan çılgınca sevilmeme, çılgınca sevindim, bi de çılgınca utandım.. Çok sağol beni çok mutlu ettin. Ehi :) (Yavşayan Talisman..)
Bir de küçükken senin en sevdiğin oyuncak başsız bebek, benim en sevdiğim oyuncak gövdesiz bebek olunca bence bizim anlaşmamız çok doğal birşey. :) Ben bayıldım o tesadüfe..
Sevgilerr ..
Diagonel,
Sana özendim yahuu, valla süper..Düşündüm de ben askere gitsem ayyayay ne facia olurdu. Hem kendim hem bölüğüm açısından.
Ben hep boş gezmeyi seviyom işte sallana sallana :)) Alışveriş de sevmiyom, arkadaşlarım birşeyler alırken oturup mağazada dergi okuyorum.
Sevgiler bebekk..
Ahh Deriellacım, sitemkar sevdiğim :)
Sana sonunda mail yazmış olmanın verdiği yavşak rahatlıkla sırıtarak yazıyorum.
Ege Çubukçu yu dinlemeyen ne olsun bee heyy heyy, dinniycemm..
Öpüyorum hem de sevgiylenn..
Doğru diyorsun Zoitsa, bende de genelde kaçasın olduğunda oluyor o istek. Kaçayım gireyim yorganın altına kimseler görmesin..
Sevgiler.
Esther ne kötüsün yav, ne hatırlatıyosun evet kışın sabah üşümek, ıyy nefret bişey.. Bir de ben işten çıkarken havanın kararmaya başladığı günlerde bunalıma giriyorum. Bu da dilime vuruyor herkese "hava kararıyorr ühühühü" deyip deli ediyorum.
Iyy hava kararıcaakk.. Aha erken başladım :))
Sevgiler..
yoruluyor insan bazen... sürekli birilerinin yardımına koşmaktan. sonra başı sıkışıyor. bekliyor ki, birileri de kalkıp kendisine yardım etsin. ama gelen giden yok...
kurda demişler ensen niye kalın, kendi işimi kendim yaptığımdandır demiş. hatırlıyor bunu yorgun insan. başını eğip kendi işini kendi yapıyor. kızıyor kendine, her şeye atladığı için. kullanılmış hissediyor biraz da. insan değil mi nihayetinde, kompleks, kompleks, kompleks... bir daha kimsenin işine el atmayacağına dair tembihliyor kendini.aradan zaman geçiyor, birinin kıvrandığını görüyor, akut gibi çöküyor sorunun üstüne... daha önce kendiyle yaptığı konuşmaları unutuyor.
en kötüsü de, bir zaman sonra ötekiler bu onun göreviymiş gibi addediyor. gülümsemek gibi yardımsever olmak da artık mecburi hizmet yapıyor kişiliğinde...
oysa kötü olmak, piç olmak vardı!
Hımm Torkunç,
Ben bu konu üzerinde çok düşündüm, çok düşündüğüm için işimin ne olduğunu hemen bir kenara bırakıp anlatayım fikirlerimi:
Bir kere bu her işi kendin yapma olayı var ya o biraz yardım isteyememek yani yardım isteme özürlü olmak gibi. Ben de öyleyim özellikle manevi şeylerde yani canım sıkılır bir şeye ama onu birine anlatıp da yardım alamam, kurt gibiyim ben de, inime çekilip yaralarımı yalıyorum, iyileşince çıkıyorum ve hayat devam ediyor. Sorunlarımı en çok anlattığım yer burası hatta. Ama bu çok sağlıklı bir şey değil, yani karşındakine de fırsat vermemiş oluyorsun ve suratını asıp durduğun için bu yara yalama döneminde yanında olan kişiler üzülüp bunalıyorlar. Sadece manevi de değil, mesela bileğime bileklik taktığım için yapamadığım bazı şeyleri istemekte de zorlanıyorum ben.
Yardımseverliğe gelince o da aslında biraz bencillik bence :) şimdi nasıl diyeceksin, insan yardımseverliği, vericiliği biraz da kendi potansiyelini verme gücünü hissettiği için seviyor. Yani çok' um ben, sana da biraz vermek istiyorum böyle daha çoğalıyorum gibi birşey. Kötü bir motivasyon değil tabii ama içinde bizim için de birşey var onu demek istiyorum. Ama görev haline gelmesi tatsız, o zaman o görev gibi hissettireni hizaya getirmek gerekiyor.
Oyy bana destan yazdırdınız, çok ayıp :)
Endiseli Peri'yle yazisirken size rastladim iyi ki de rastlamisim su poset hikayesinden, yardimseverlikteki ben cok'um size de vereyim cikarmasina kadar hersey bana oyle yakin ki...Yine gelecegim...Sevgilerimle...
tam bu şekilde ölü gibi uyurum
trende ayakta uyumuşluğum da vardır efem
:)
Selam Yıldıznaf,
Hoşgeldiniz sefalar getirdiniz ben de size gittim hemen misafirliğe :)
Yine bekleriz.. :)
Selam tekir,
Siz de hoşgeldiniz :)
Valla ben de dün işte bir konferansta uyudum en son, rüyamda Clark Gable ı gördüm hatta, suya düşmüş kurtarmaya çalışıyorum, gerçekten gördüm bunu :)) Hayırdır inşallah..
Post a Comment