Monday, April 09, 2007

THREE EXTREMES

Madem çekiklerden bahsediyorum, devam edeyim. (Bu da blog kalıbım olmaz inşallah, ikidir aynı şekilde başlıyorum. :))
Cumartesi günü hayatımda en beğendiğim filmler listesine kafadan top 10 a giren bir film seyrettim: "Three Extremes", "Üç Sıradışı"Sıradışı demek hafif kalır filmlere hele de birine :)
Bu film 3 uzakdoğulu ve başarılı, tanınmış yönetmenin orta metrajda 3 filminden oluşuyor. (Orta metraj deniyor mu bilemiyorum ama kısa filme göre filmlerin süresi uzun sayılacağı için böyle dedim.)
Her 3 filmin de ana teması, insanın içindeki kötülüğün boyutları, kaynakları, bir anlamda nedenleri ve insanın kötülüğünün nerelere kadar gidebileceği. Bence her 3 filmde de bu sınır hayli zorlanmış.

Birincisi: Kutu (Box) Takashi Miike nin bir filmi. Takashi Miike yi "Audition" , "One missed call" gibi filmlerden anımsayabilirsiniz. Kendisinin Audition filminin konusunu biraz biliyor ve filmi seyretmeye korkuyorum :) Ama seyretmek farz oldu artık çünkü 3 Extremes deki filmi çokk güzel. Film 30 yaşlarında bir kadının gördüğü bir kabusla açılıyor, kadın her gece aynı kabusu görüyor, bir adam bir kutuyu gömüyor. Ve anlıyoruz ki kadının ikiz kardeşi ve kadın bir sirkte gösteri yapıyorlar, dans ediyorlar sonra bir kutunun içine giriyorlar, daha küçük oldukları için kutuya sığabiliyorlar ve beraber çalıştıkları adam (babaları olabilir) sihirbazlık numarası ile kızları kutudan kaybedip yerlerine çiçekler getiriyor. Klasik illüzyon..
Daha fazla yazmıyım seyredecekler için sadece şunu söyliyim hem rüya, rüyanın içindeki unsurlar hem de gerçek çok çarpıcı ve finali süprizli. Ben görünce aaa diye bağırdım hatta. (Zaten filmlerde tepkilerimi zor kontrol ederim. Bir festivalde gece 24,00 den sonra oynayan bir korku filmini seyrederken deli gibi çığlık atarak, sinirleri gerilmiş tüm seyircilerin kahkahalarla gülmesine sebep olmuşluğum vardır. Çok komik zincirleme bir tepkiydi :))

İkinci film: Mantı (Dumplings) Gerçekten en ilginci bu idi. Kadınların güzelleşmek genç kalmak , yalnız kalmamak için nereye kadar gidebileceklerini anlatan bir film bu da. Kahramanımız eski aktrist Bayan Li, orta yaşlı, kocası kendisini genç bir kızla aldatıyor ve Bayan Li gençleşmek, güzelleşmek için bir mantıcının kapısını çalıyor. Mantılar olabilecek en taze et kullanılarak yapılmış ve .. ve işe yarıyorlar. Ayy düşününce tüylerim ürperdi yine. Tabii ne oldu mantı altı üstü demiş olabilirsiniz ama etin hammaddesini bilseniz... Bırrrr..


Üçüncü film: Cut (Kes) Bu film bir önceki postta bahsettiğim yönetmenin filmi ama o film nasıl insanı gevşetiyor rahatlatıyorsa bu film o kadar geriyor, zorluyor, bunaltıyor. Konusu az biraz Saw (Testere) yi andırıyor. Şöyle ki, ünlü bir yönetmen kendisini evinde belinden bir lastikle kapıya bağlanmış buluyor yani çok ilerlerse lastik gerilip adamı gerisin geri duvara çarpıyor hareket kabiliyeti sınırlı, ayrıca karısı piyano başında bir sürü iple bağlı durumda, odada bir de kız çocuğu var. Anlaşılıyor ki bunun filmlerinde oynayan bir figüran bunları hazırlamış ve yönetmene eğer evdeki kız çocuğunu boğmazsa her 5 dakkada bir karısının bir parmağını keseceğini söylüyor. Kadın piyanist. Film ilerledikçe yönetmenin de göründüğü kadar iyi olmadığını hatta karısının hepten kötü olduğunu filan görüyoruz. Çünkü kadının ağzı bağlı, açılınca ilk sözü "Kızı öldüür, kızı öldüür" oluyor. Ulen günahsız çocuğun ölmesindense bir kaç parmağın gitsin diyemiyosunuz tabii. Bırrrrr.. Bunun da finali çarpıcı.
Ve bu çekiklerin estetik anlayışları nasıl birşeydir. Ne kadar güzel görüntüler, nasıl çarpıcı renk kullanımı özellikle Mantı da..Off off.. Alın beni aranıza bir iki kanlı film çekelim ey Uzakdoğulularr..
Ha bir de Uzakdoğu Sineması deyince "Dolls" u da anmadan hatta bir saygı duruşunda bulunmadan geçemiycem..
İzleyin izlettirin.
Sevgilerr :)

3 comments:

Anonymous said...

Hiçbirini seyretmedim ama korku ise mutlaka seyretmek isterim...ilk fırsatta seyredeyim barii.

ESTHER said...

bu filmi ağustosta izledim :D şahanedir hatta geçenlerde diagonel'e tavsiye etmiştim blogunda.... burada görünce heyecanlandım... ahhh ahhh özledim istanbula gideyim gene izlicem

limonagaci said...

hepsini öyle anlatmışsın ki hepsini görmeli bir şekilde!