Monday, June 11, 2007

Hay bin kunduz..


Var ya hafta sonum çok pis geçti benim..

Herşey Cuma akşamı başladı, amcam var benim onu aradım. Ama şimdi anlatacağım şeyi anlamanız için az daha gerilere gitmeliyiz. Bir amcam var evet, herkesin amcası gibi değil, hem herkese benzemeyen bir insan olduğundan hem de yakınlığımız normal amca- yeğen ilişkisinden çok daha fazla olduğundan..

Benim babam öldü ben 11 yaşındayken. Hiiç ajitasyon yapmak yok, tamam çok beter birşeydi, ama ne acı mı diyelim, yoksa ne iyi mi, şu anki günlük hayatımda çok da yeri yok bu acının, arada gelen acılar bunlar, bu ölüm acıları.. Bir kokudan, bir sesten, ufak bir olaydan hatırlayıp burun sızlatan birşey..

Amcam da babam gibi biridir, insanın babasının yerinin doldurulması gibi birşey sözkonusu değildir ona inanmam ama amcam bir babanın yapması gereken ödevlerin hepsini hiç yüksünmeden bizim için yerine getirdi, bunu çok rahat söylerim. Ve bir baba nasıl severse çocuklarını o da muaazzam bir sevgi ve emek verdi bize.. Yani demek istediğim siz yazının bundan sonraki amca geçen kısımlarına gönül rahatlığı ile baba kelimesini yerleştirebilirsiniz kafanızda, normal bir amca dan bahsetmiyoruz, anlaştık mı? Peki..

Şimdi bu amcam gençliğinde judodur, tekvandodur, bilumum uzakdoğu sporlarını yapmış, cümlesinde de çok başarılı olmuş, birssürü madalya sahibi bir sportif tiptir. Hayatında hastalık yüzü görmemiştir, yattığı odada elma donmuştur, bu o elmayı alıp yemiştir filan böyle efsanedir bu konuda.. Ve fakat yaşı da 50 yi aşmıştır, 50 biliyorsunuz genetik mirasın yavaş yavaş insanı bulduğu bir yaş, amcamı da bulmuş, pis genetik miras, amcam 15 gün önce filan hastalandı.

Önce böbrek sancısı ile başlamış, kendisi ilaç alıp içmiş, asla doktora gitmez, böbreği geçer gibi olmuş ama ateşi çıkmış, bir halsizlik bir bitkinlik ama inadı inat doktora gitmiyor, ben bazen bu kendine zarar verme inadı nerden geliyor bende diye merak ederim, uzağa gitmeye gerek yok, kaya gibi inat var karşımızda.. 15 gün doğru düzgün birşey yememiş, boyuna meyve suyu içmiş. Çook halsiz düşmüş, sonunda da banyoda dengesini kaybedip düşmüş, şimdi bu çok acaip, banyoda bir leğen varmış, kafası ona denk gelmiş, ya o leğen olmasaydı sorusu var ya, bitiriyor insanı. Yahu bu derece ince bir çizgi mi vardır yaşam ölüm arasında, yani bu yaşam la ölüm yahu az daha ayrık durmaları gerekmez mi bunların..Deliriyorum düşündükçe..

Neyse Allaha bin şükürler olsun hiçbir şey olmamış, doktor da gelmiş böylece.. Sonuç: şekeri çıkmış hem de 480 e.. Aman Allahım yahu, Cuma günü ben bu gelişmeleri duydum işte.Hemen ayarladım uçak bileti vb yola çıktım, hafta sonu yanlarındaydım. Şimdi, bu hastalık aslında çok illet değil, yani şükürler olsun ki tedavi edilebilir bir hastalık bir sürü insanda var, dediğim gibi bizim genetik miras ta pistir. Yani eninde sonunda patlak verecek, bu değil acıklı olan ki iyiki de değil.

Ama şöyle birşey var, bu erkeklerin ağlamalarını görmek acıdır ya, bir çaresiz hissedersiniz bir eliniz ayağınız çekilir, hastalandıklarını görmek de aynı etkiyi yaşatıyor. Alışmamışsınız bir kere, öyle hasta görüverince, Allahıım ne kadar zor.. Bu erkeklere yazık yahu, böyle biz kadınlar mı yapıyoruz, anneler erkek çocukları böyle mi yetiştiriyor, yoksa yapıları mı böyle? Hep kuyruğu dik tutmalılar, yahu gevşeyin, insan bu, hastalanmaz olur mu?

Bir de insan böyle zamanlarda içinde o yakınına karşı ne kadar çok sevgi olduğunu daha bir anlıyor yani bunu nasıl anlatsam, sevgi içinize sığmıyor sanki, ağlayasınız geliyor ama hasta birinin yanında ağlanmaz ki, siz de kuyruğu dik tutmak zorundasınız. Bir zor, bir zor, hayatta böyle tıkanmadım sanki.. İşin komiği dönerken uçakta izin verdim kendine tamam ağlayabilirsin diye, bu sefer de ağlamadım, gözyaşı bezlerim de inat. :)

Neyse, amcam daha iyi idi ben bıraktığımda, günden güne daha iyi oluyor, sapasağlam da kalkacak inşallah, dikkat de eder o bilirim.. Bir anı olacak bu haftasonu da.. Küçücük bir çocuk gibi dua etmek istiyorum: "Allahım, sevdiklerimi koru.." Amin..

Not: Sırat köprüsü bu yaşammış sahiden, kılda ince, kılıçtan keskin..

Not2: Bu Pollyanna gerzek var ya, çocuk hastalıkta bile olumlu yan bulmuştu.. Manyak piç.. :)
Not3: İlk kez bir sanal dostum beni merak ederek mesaj attı. Sağol Limonağacım benimm.. Çok duygulandım..

Not4: Su kaçırdık not bırakmakla ama amcam en son "Uzay filmlerindeki yumurtasından çıkan yaratıklar gibi sallanıyorum" deyip güldüğünde içim rahatladı iyice, bir insanın mizah gücü geri gelmişse, olmuştur, iyileşmiştir o..

Hişşş,iyi bakın kendinize..

8 comments:

limonagaci said...

talisciğim geçmişler olsun, gözünüz aydın ama nonilerleyken senden bahsettik keşke gelebilseydin ama zaten bende bu hırs oldukdan sonra illa ki görüşücez ehehhe :)

ercumentis said...

geçmiş olsun.

U.T said...

Dalak böbrek diyince dedim böbrek filan lazım :)şartlı refleks işte.Geliyor yaa öyle ajitasyonlu mailler dedim blog ortamına mı döküldü diye :) şükür baba yarısı iyiymiş.Derin bir oh çektim böbreklerime iyi geldi valla

deriella said...

çok çok geçmiş olsun. espri yapıyorsa geçiyordur bence de. tecrübeyle sabit;)

Talisman said...

Sağol Limoncum, evet evet elbette görüşeceğiz.. :)
Sağolasın ercümentiis..
Teşekkürler Umar.. Yok Allah korusun öyle birşey değil ay ay ayy..Cidden baba yarısı iyi laf olmuş, ben bi türlü ifade edememiştim..:)
Deriellacım sağol canım benim..Yoksa kendinde mi tecrübe ettin? Öyle ise şimdi iyi olduğun için çok mutluyum :)

Anonymous said...

Gelmediğine üzüldük ama gerekçen kabul edildi bak, çok çok geçmiş olsun.

Anonymous said...

Çook geçmiş olsun.

Talisman said...

Çok sağol Ever fever..